2. Bölüm

18 6 1
                                    

Ebru

Nasıl yapacaktım? İhtiyacım olan parayı nasıl başka bir insandan çalacaktım. Yapamazdım. Olmazdı. Ben buraya eğlenmeye geldim. Çalmaya değil!

Nadire ve İlkin'i aramaya başladım. Etraftaki insanlar çember yapınca anlaşılan o ki biraz zor bulacaktım. Etraftaki çemberde aramaya başladım. Nerede bunlar? Çemberde roman oynayan iki kız vardı. Bizimkiler olmasın bir bakınca İlkin'le bakıştık. Neşeyle roman oynuyordu. Hemen kolumdan tutup üçümüzü daireye koydu ve roman oynamaya başladı. Ben pek anlamasamda ayak uydurmaya çalıştım.

Dans ederken hissettiğim yakıcı bakışlar beni sağa sola bakmaya iterken kimseyi görememek merakımı arttırıyordu. Veya tamamen bir kuruntuydu.

Roman bitince çemberi boşalttık. Yeni şarkı açmışlardı.

Yepyeni yaşlarında belki göz yaşlarımda
Sen'le ağlasam.

Şarkının hoş bir tınısı vardı. Söyleyen kadının sesi çok yumuşaktı.

En güzel anlarımda, belki zor yanlarımda
Hiç bırakmasan

Bu şarkı bana Melih'i hatırlatmıştı. Keşke o da zor anlarımda yanımda olsa veya olsaydı...

Yolumu senle arasam,
Aşka orada rastlasam.

Sana tutulunca silindi hafızam,
Hatırlasa ya bir'an

Etrafa bakınıp Nadire ve İlkin'i aramaya başladım.

Tanırdım öyle ya
Sana dokununca

Vurunca yansıman
Sıfırladım şuan

Tutuştuk öyle ya

Tam o anda bir sima gördüm. Bir erkek ve bana bakıyordu. Ve sanki onu daha önce görmüştüm.

Araba gibi bir yerde yaslanmış arkadaş grubuyla beraberdi. Ancak şaşırtıcı olan şey neredeyse onun omzunun boyuydum?

Sana hastayım anlasana
Şaka yapmadım anlasana

Kemikli bir yüzü, kapkara görünen gözleri ve dolgun dudaklarıyla itiraf etmek gerekirse bu çocuk bir Jüpiter. Taş gibi desem değil, meteordan da fazla olsa olsa Jüpiter olur.

Bana bakarken sanki o da beni tanıyordu. Yanındaki arkadaşları dans etmek için ayrılırken sadece biri kalmıştı yanında. O da bir yere odaklanmış bakıyordu. Çok geçmeden o da çocuğun yanından sessiz sedasız ayrılınca birbirimize bakıyorduk.

Bana asla çekinmeden dik dik bakıyordu. Bende kesik kesik bakıyordum. Ancak bakmamın sebebi yakışıklı olması değil, bana bir yerlerden tanıdık gelmesiydi.

Bir saniye

NE?

YOKSA?

MELİH?

Gözlerimi bir anda pörtletince sanki o da beni hatırlamış gibi kaşlarını kaldırdı.

"Melih?"dedim.

"Ebru?" Dedi benle aynı anda konuşurken. Bana doğru adımlayıp tam karşımda durdu. Aramızda iki adımlık mesafe vardı ancak ona kafamı epeyce kaldırarak bakıyordum.

"Melih sen misin?" Dedim hâlâ inanamıyarak.

"Evet benim. Sende Ebru musun?" Dedi dalga geçercesine.

Gülümseyip ona tatlıca baktım. "Benim," dedim.

Bana hayranca bakarken bende ona aynı şekilde bakıyordum.

Vurunca yansıman
Sıfırladım şuan

Melih benim çocukluğumdu. Melih demek benim onu gizli gizli seyretmem onun beni her şeyden koruması demekti.

Melih demek aşk demekti benim için. Asla söyleyemediğim kalbime ekilip vücudumun her hücresine yayılan aşk demekti. Beni her zaman koruyan asla kimseye ezdirmeyendi.

Çocukluk aşkım şimdi tüm gerçekliğiyle buradaydı. Bana bakıyordu. Her zaman istediğim gibi. Karşımdaydı. Ben onu görünce bütün dertlerim bitecek ona sarılınca her şey bitecek zanediyordum ama  tam tersine daha da artmıştı.

Benim sokakta yaşadığımı öğrenince ne tepki verecekti. Şimdiki gençlerde meşhur olan telefon bende yoktu mesela. Bir evim yoktu. Bir ailem yoktu.

Acizdim.

Bunu söylemek ne kadar can yakıcı olsada öyleydi.

"Ee yurttan sonra neler yaptın?" Dedi bakışmayı kesip.

Şimdi telde bu soruya cevap bul.

"Senin resmin iyiydi. Onu devam ettirdin mi?" Dedi. "Gerçi buda sorumu geleceğin büyük ressamlarındansın."

Evet bu yalan iyiydi.

"Evet!" Dedim aniden. Şaşkınca bana bakınca " Yani şey evet ilerlettim. Birkaç kişinin siparişlerini alıp resmeddim."

"İyiymiş." Dedi.

"Sen neler yaptın?" Dedim.

Bu soruyu sorunca biraz gerildi ya da bana öyle geldi, bilmiyorum.

"Ailemle çalışıyorum." Dedi.

"Şirket mi?" Dedim ancak pek anlamışa benzemiyordu. Bir anda yüzüme yaklaşıp başını sağa çevirdi. Kulağını eğmişti.

"Şirket mi?"

"Sayılır." Dedi benden uzaklaşırken. Benden oldukça uzun olduğu için baya eğilmek zorunda kalmıştı.

"Bu arada telefon numaranı versene konuşmaya devam edelim." Dedi.

Şimdi ne yapacaktım?

"Şey kusura bakma telefonumun şarjı bitince evde şarja koyup gelmiştim." Dedim. "Sen numaranı ver ben seni kaydederim."

Bu yalanı ben mi söylemiştim?

"İyi pekii." Demişti. İnanmışa benziyordu.

Numarasını bir kağıda yazıp bana uzattı. Elime aldım kağıdı ve cebime koydum. Bir saniye Nadire? İlkin? Doğru ya!!

"Şey benim gitmem lazım daha sonra görüşürüz Melih." Dedim ve o daha cevap veremeden ordan hızla uzaklaştım.

Yıldıza basmayı unutmayın😘⭐

MEŞALE- (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin