Bazen duvarlarını kül eder ama devirmezler, sana iyilik yaptıklarını sanırsın. Külden duvarlar üzerine devrildiğinde sana uzanacak tek bir el bile bulamazsın.
Hazel benim duvarlarımı yakmış ama devirmemişti. Yalan yoktu, şikayetçi değildim.
Ama bunun, onun içeri girmesine yardımcı olmayacağını, sadece duvarlarımı yıkmak isteyenlerin işini kolaylaştıracağını anlamamıştım.
O sabah kalktığımda Hazel yoktu. Annem odama henüz gelmemişti. Üzerime bir şeyler giydim zira Hazel'le bu şekilde uyuduğumu görüp kalp krizi geçirmesini istemiyordum.
Eldivenlerimi taktığımda içeri girdi. Üzerimdekileri süzdüğünde "Kahvaltı yapacak mısın?" Diye sordu.
İyi ki sormuştu çünkü hiç aç değildim. Başımı iki yana salladım. "O zaman beş dakika içinde aşağıda ol. İlaçlarını içme. Gerçi normalde de pek niyetli değilsin de, neyse."
Dışarı çıktığında göz devirdim.
Neydi şimdi bu tavır iki seviştik diye?
Ama içimden bir ses davranışlarındaki sertliğin Hazel'den kaynaklı olmadığını söylüyordu.
Beyza'ya gittik. Bu sefer annem dışarıda kaldı. İçeri sadece ben girdiğimde Beyza saçma bir şekilde her hareketimi büyük bir dikkatle inceledi.
Bu pek hayra alamet değildi ama neyse.
"Otur lütfen," Oturdum. O da her zamanki gibi karşıma geçti. "Nasılsın Ulya?"
Harika. Ne kadar da özgün bir soru.
Ama hafızamı yoklamak için her gün belli soruları sorması gerektiğinin farkındaydım. Sadece hoşuma gitmiyordu, hepsi bu.
"İyiyim. Teşekkür ederim."
Bugün ismimi sormamıştı. Zaten annemden gerekli bilgileri aldığı için ihtiyaç duymaması normaldi.
"Annenle nasıl gidiyor? İki haftadır seninle görüşemiyoruz, üstelik ilaçlarını da içmemişsin. Sana karşı açık konuşacağım. Bugünkü terapiyi iyileşme sürecine katkı sağlamak için değil, ne kadar gerilediğini görmek için yapıyoruz. Duruma göre bazı değişikliklerde bulunacağız. Bu yüzden vereceğin cevaplar oldukça önemli."
Ayağını denk al, sonraki durak tımarhane demenin kibar yolu.
"Peki, sorabilirsin."
Defterini eline aldı ve bir şeyler okudu. "Bunu daha önce de yapmıştın ama iki hafta gibi uzun bir süre için değil. İlaçlarını da aksattığın zamanlar olmuştu. Kim olduğunu, anneni, hayatının en azından öne çıkan bölümünü hatırlıyorsun. Bu bana iyi olduğuna dair bir izlenim veriyor ama biraz daha derine gitmek istiyorum. Sakin ol, basit başlayacağız. Bana dün geceden bahsedebilir misin?"
Dudaklarım aralandı.
"Önceki geceyi her ayrıntısıyla hatırladığıma dair seni temin edebilirim ama söyleyemem. Pek... İç açıcı sahneler yoktu."
"Sorun değil, benimle her şeyi paylaşabilirsin. Veya sadece anlatamayacağın kısımları geçebilirsin ama hafızanı ve bedenini etkilemeyecek hiçbir durumu annenle paylaşmam, biliyorsun."
Biliyordum. Ona anlattığım çok fazla sırrım vardı ve hiçbirini anneme söylememişti.
Nereden mi biliyorum? Annem onları öğrense kafamı kopartırdı.
Ergenlik işte...
"Dün holdinge gitmiştim. Garip bir baş ağrısı vardı... Sanki... Şu hafıza kayıplarından sonra vuran ağrılar gibi. Ama daha sert. Hatta bayıldım ve bilincimi kaybetmeden önce sevgilimi aradım." Kaşları kalktı ve gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külden Duvarlar (GxG)
Short Story"Odanda neden bu kadar çok mum var?" Bahsi geçen mumların hepsine teker teker baktım. Tam on yedi tane büyük, on yedi tane küçük. "Bir gün yanmam gerekirse diye." Bir gün yıldızlara ihtiyaç duyarsam diye. "Neden yanmak isteyesin?" Gözleri kuşkuyla...