Eminim anneniz size ateşle oynamamanız gerektiğini öğretmiştir.
Bana kimse bundan bahsetmedi.
...
Rujumun taşan kısmını sildim. Çoktan geç kalmıştım bile ama saate yeniden bakmaya tenezzül etmeden, sağ elimi altın varaklı tırabzanlara mümkün olduğunca çok bastırarak aşağı indim.
Annem bundan bütün kalbiyle nefret ediyordu.
Önünden geçtiğim her bir aynada güzel göründüğümden emin oldum. Bir evde yaşayan iki kişi de görünüşüne takıntılıysa duvarlar elbette aynalardan oluşur. İndiğim her bir basamakta farklı bir ayna ve farklı bir açıdan kendime baktım.
Merdivenleri bitirdiğimde ana salona gittim. Evin içinde belki onlarca çalışan olmasına rağmen ölüm sessizliği vardı ve topuklularımın çıkarttığı her bir ses bütün odalarda yankılanıyordu.
Bayılıyordum.
Ağır adımlarımın üzerime topladığı öfkeyle yemek odasına vardığımda annemin masanın başında oturduğunu gördüm. Geç kalmamı umursamıyor gibi görünse de öfkelendiğinin farkındaydım, saklama çabası yersizdi.
Ve...
O yemek masasında makyaj yapıyordu?
Başımıza taş yağacaktı. Ama bu konuyla ilgili bir yorum yapıp hayatımı riske atmak istemezdim.
Konuşmak yerine sadece masadaki yerime geçtim. Annemin sağı. Her zaman ve ne olursa olsun.
Çalışanlardan ikisi gelip servis açarken ben annemi izledim. Ufak eksikleri tamamlamak değildi bu, önünde bir kozmetik mağazasının ihtiyaç duyacağı her şey vardı. Onun hemen yanında olduğum için elbette benim de...
Makyajını neden odasında yapmadığını sormadım. İşini bitirince daha önce muhtemelen görmediğim birkaç kişi geldi ve masadakilerin hepsini topladı. Çalışanlar gitmeden hemen önce sarışın bir kadının suyumu koyduğu bardağın ağzında işaret parmağımı dolaştırmaya başladım. Kadın suyu dökmemek için insanüstü bir çaba gösterdi.
Annem saçını sol eliyle düzeltti. Bu sırada sarışın kadın gitmişti. Önümdeki tabağa odaklandım ama kafamda yapmak istemeyip zorunda olduğum her şey cirit atıyordu.
"Ulya?"
Hala elinde tuttuğu aynayla bir süre yüzünü seyretti. Bir sorun olmadığından emin olduğunda arkasındaki kumral çocuğa aynayı uzattı. Kaç yaşındaydı bilmiyordum ama benden çok büyük görünmüyordu. Şimdi üniversitede olması gerektiğine emindim.
Beni ilgilendirmezdi nasıl olsa.
Gitti.
Odada sadece annemin emirlerini bekleyen üç kişi kaldı. Ben de sözüne devam etmesi için gözlerine baktım. Önündeki yeşil şeyden bir yudum aldı. Muhtemelen ucunda ölüm olsa da içmezdim. Bir bataklıktan çıkartılmış gibiydi.
"Umarım bugün için bir planın yoktur."
Çatalla önümdeki tabağa hafifçe vuruyordum. Yüksek tavan ve az eşyalar sayesinde çıkan her ses yankılanıyordu.
Çok güzeldi. Çok ama çok güzeldi.
"Değişir," Mantıksal anlamda düşündüğümüzde ona karşı gelme gibi bir şansım yoktu ama annem beni hiçbir şey için zorunlu kılmazdı. En azından bunu yapmak istemezdi. "Bir sorun mu var?" Çünkü bazen mecburiyetler vardı.
"Randevundan sonra holdinge gel," Midemi bulandırdı. "Çok önemli bir toplantım var ve orada olmanı istiyorum."
Pekala, tamam. Sorun değildi. İlk kez gitmiyordum sonuçta ve holdinge uğramak beni eğlendiriyordu. İnsanların etrafınızda dört dönmesi sizi her zaman tatmin eder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külden Duvarlar (GxG)
القصة القصيرة"Odanda neden bu kadar çok mum var?" Bahsi geçen mumların hepsine teker teker baktım. Tam on yedi tane büyük, on yedi tane küçük. "Bir gün yanmam gerekirse diye." Bir gün yıldızlara ihtiyaç duyarsam diye. "Neden yanmak isteyesin?" Gözleri kuşkuyla...