O gün benim için berbat geçti. İki gün arayla kendime zarar verdiğim için annem her canı sıkıldığında beni arayıp azarladı. Açmadığımda Safa'yı arayıp telefonu bana vermesini sağlayarak azarladı.
Kelimeleri asla bitmiyordu. Bu kadar birikmişi vardıysa önceden hesaplaşsaydık keşke...
Üzerinden üç gün geçti. Bu üç gün içerisinde ben yine holdinge gittim ve Hazel yine hırsızlık yaptı.
Böyle söylüyordum ama çaldığı bir şey yoktu fikrimce. Hepsi onun hakkıydı.
Şu ana kadar aldıklarının hepsi.
Gözen'lerin tüm mal varlığına el koymayacağını umuyordum.
Annemin bana olan bütün uyarılarına rağmen ona yine yalan söyleyip ilaçlarımı içmedim. Daha önce yalanımı yakalamadığı için bana inandı.
Terapilere de gitmiyordum.
Gitmek de istemiyordum.
Hazel ise her gün yarama yeniden pansuman yapıyor ve her seferinde yeniden öpüyordu.
Beni bu kadar çok öpeceğini bilsem kolumu kopartırdım.
Bir gece holdingden geç bir saatte geldim. Hazel'in odasının önünden geçtim. Alkol kokusu yayılıyordu.
Artık şaşırmıyordum.
O içtiğinde çok tatlı oluyordu. Bense sinir küpüne dönüyordum.
Umuyordum ki beni o şekilde hiç görmezdi.
Hazel yaralarımı gördüğü ve onlardan iğrenmediği için artık o kadar da dikkat etmiyordum. Zaten her gün düzenli olarak bakışıyorlardı.
İç çamaşırlarımla yatağa girdim ve odanın içi sıcak olduğundan üzerimi örtmedim. Eldivenlerim ise tabii ki yoktu.
Neredeyse yarım saat olmuştur, uzunca bir süre uyumayı bekledim.
Ama sonra içeri biri girdi. Kim olduğunu başta uyku sersemi anlamadım ama odaya yayılan ballı süt kokusundan onun kim olduğunu rahatlıkla buldum.
Gözlerimi açmadım, muhtemelen gidecekti ama yakınlaşan alkol kokusu da kendini hissettirdiğinde kalacağını anladım.
Kapıyı kapatmış ve yanıma gelmişti, bir sandalyeyi ona yakışmayan bir sessizlikle hemen yanıma çekti.
Ardından dertli nefesini duydum.
Neyden yakınacaktı yine?
Ama yanımda olması beni biraz da endişelendirdi. Acaba dört gün önce onun odasına gittiğimi fark etmiş miydi?
"Senden nefret ediyorum."
Ben zengindim. Televizyon ünlüsü değildim ama katıldığım davetlerde her zaman öne çıkardım, gözler hep Umay Bade Şah'ın en değerlisine, kızına dönerdi.
Tek seferde maruz kalabileceğim protestonun haddi hesabı yoktu. Çünkü bir kere bu olmuştu ve sadece on metre, holding kapısından arabaya on metre onları duymuştum. Hayatımın belki de en korkunç on dakikasıydı çünkü bana tenhada tecavüz edeceğini söyleyen adamlar bile vardı.
O an bile rol yapmıştım ve hiç zorlanmamıştım. Yakınlarımın yanında buna gerek duymasam da mimiklerimi kontrol etmek benim için hep kolaydı, istemezsem ağlamazdım, istemezsem gülmezdim, istemezsem orada olduğumu bile fark etmezlerdi ve istersem gözlerini üzerimden çekemezlerdi.
Ama hayatım boyunca tepki vermemek hiç bu kadar imkânsız olmadı.
Sanki o ateş bir kez daha, bu sefer göğsüme sıçradı. Ben yine de ne ağladım ne de uyanık olduğumu belli ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külden Duvarlar (GxG)
Cerita Pendek"Odanda neden bu kadar çok mum var?" Bahsi geçen mumların hepsine teker teker baktım. Tam on yedi tane büyük, on yedi tane küçük. "Bir gün yanmam gerekirse diye." Bir gün yıldızlara ihtiyaç duyarsam diye. "Neden yanmak isteyesin?" Gözleri kuşkuyla...