4. Gün:
Saat kaçtı, kaçıncı gündeydim bilmiyordum. Acıkmış ve susamıştım.
Bileklerimde kanayan yaralar vardı. Ben çırpındıkça daha da derinleşiyorlardı. Uyumak zordu, bu şekilde olmuyordu.
Kokuya ise asla alışamamıştım.
Ve en büyük derdim buydu.
Annemden hâlâ ses çıkmamıştı. En son ağzımı bağlamak için içeri girmişlerdi. İnsan görmek istiyordum artık.
Ben hiç beklemezken içeri parlak beyaz saçlar girdi.
Ağır adımlarla yanıma geldi. Yere bir şey bıraktı. Dudaklarımdaki bantı nazikçe çekip çıkarttığında mavi elmaslarının oraya odaklandığını görebiliyordum.
Elindeki bardağı dudaklarıma yasladı. Ona kırgın olmama rağmen hiç trip atmadan suyu kana kana içtim.
Ne kadardır susuzdum bilmiyordum ama çok iyi gelmişti.
Yere bıraktığı şeyi yeniden eline aldı. Bardağın tok sesini duydum bu sefer. Yine bir şey yırtıldı. Bantı dudaklarıma değdirdikten sonra başparmağıyla tamamını dolaşarak bastırdı, bunu yaparken gözlerini gözlerimden çekmedi.
Sonra bantın ardından da olsa dudaklarıma değen parmağını öptü.
Bu ne anlama geliyordu bilmiyordum.
Bardakla birlikte gitti.
Bir süre için onu son görüşüm buydu.
5. Gün:
Sanırım hiç bu kadar uzun süre aç kalmamıştım.
En azından su içtiğime şükrediyordum.
Kanlar bileklerimden kollarımın tamamına süzülüyordu.
Söylemem gerekiyordu ki oldukça mutsuzdum.
Annem neredeydi?
6. Gün:
İyi haberdi, kokuya alışmıştım.
Kötü haberdi, kahrolası kokuya alışacak kadar uzun süre maruz kalmıştım!
Bantı çıkartmaya çalışıyordum. Elbette kelepçede olduğu gibi nafileydi.
Hayır yani, benim bildiğim hiçbir bant böyle güzel tutmuyordu. Markasını verselerdi de biz de alsaydık.
Kameralarla yakın arkadaş olmuştum.
Ama sorun tam olarak neydi, biliyor musunuz?
Burası rehabilitasyon merkezinden daha iyiydi.
Burada beyaz hiçbir şey yoktu.
Onun dışında.
Her neyse.
Yine de mırıltılarımı birinin duyduğunu falan düşünüyordum sanırım.
7. Gün:
Hayat bok gibiydi.
Güneş ışığını özlemiştim.
Annemi özlemiştim.
Lanet olsun ki Hazel'i özlemiştim.
Argent'in yokluğunu dahi çekiyordum.
Dahi mi? Argent benim bebeğimdi, elbette yokluğunu çekecektim!
Eğer ağzım bağlı olmasa kendi kendime konuşmaya başlayacaktım. Emindim.
Kafamın içinde hatırladığım bazı şarkıları söyleyerek zaman geçirmeye çalışıyordum. Olduğu kadardı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külden Duvarlar (GxG)
Short Story"Odanda neden bu kadar çok mum var?" Bahsi geçen mumların hepsine teker teker baktım. Tam on yedi tane büyük, on yedi tane küçük. "Bir gün yanmam gerekirse diye." Bir gün yıldızlara ihtiyaç duyarsam diye. "Neden yanmak isteyesin?" Gözleri kuşkuyla...