Külden duvarlar ne seni içeride tutabilir ne de başkalarının girmesini engelleyebilir.
Safi zarar. Yalnızca oksijen kaybı. Günün sonunda gri, kül olmuş birkaç tuğlayla birlikte öylece kalırsın.
Ya da o tuğlalar kendilerini yeniden inşa eder ve sıkışırsın.
Ben yine dört duvar arasındaydım ama bu sefer mecazi değildi.
Bir hafta geçmişti bile. Hayatımda ettiğim toplam küfürlerin sayısı şu bir haftada ettiklerimin yanından bile geçemezdi.
Her gün Hazel'in attığı mesajları okumaya devam ediyordum.
Annem her gün birden fazla kez geliyor ve ne sesimi duyabiliyor ne yüzümü görebiliyordu, sadece geri gidiyordu.
Terapiler devam ediyordu, Deste aynıydı, Alçin aynıydı, bahçe aynıydı, atölye aynıydı...
Ama artık ellerim kaşınıyordu.
Bu yüzden o sabah kahvaltıda yine birkaç parça yemek yedikten sonra her zamanki gibi odaya döndüm.
Cebimde bir metalle.
İçeri girdiğimde bıçağı yatağımın altına sakladım. Alçin birazdan gelecekti.
Bu kadın kimin nesiydi bilmiyordum ama bana çok garip hissettiriyordu.
Alçin geldi, gitti, Deste geldi ve bugün seansı daha geç yapacağımızı söyleyerek o da gitti.
Telefon saatim henüz gelmemişti. Yani içeri kimse girmeyecekti.
Heyecan basmıştı. Yatağın altından bıçağı aldım ve banyoya gittim. Orası fayans döşeliydi, temizlemek daha kolay olurdu.
İçeri girdim. Bıçağı nerede kullanacağıma karar vermeye çalıştım.
Sol kolum yaralarla kaplıydı. Bu sefer bıçağı sağ koluma bastırdım.
Derin birkaç nefes alıp verdim. Ardından bıçağın sivri kısmını bastırarak yatay olarak aşağı indim.
Sol koluma yaptığımı oraya da yapmaya çalıştım. Derimi yüzmeye çalıştım. Ama kapı sertçe açılıp bıçak tanımadığım bir erkek tarafından elimden alındığında Alçin'i gördüm.
Adam bileklerimi kavrayarak hareket etmemi engelledi ve Alçin açıkta olan koluma bir iğne batırdı.
Sikecektim, banyoda da mı kamera vardı?!
Gözlerine saf öfkeyle bakıp hiçbir şey söylemedim. Zaten sadece minik birkaç damla kan akmıştı, kedi tırmalaması gibi küçücüktü.
"Buna hiç gerek yoktu, Ulya."
Dişlerimi birbirine kenetledim ve kollarımı arkamdaki adamdan kurtarmaya çalıştım.
"Benim adım Bade! Sen bana Ulya diyemezsin!"
Gözleri hafifçe kısıldı. "Bence tek sorunumuz bu değil..."
Nefeslerim yavaşlamaya başlamıştı. Uyumamıştım. Neden uyumamıştım?
Ama hareket edebilecek gibi de hissetmiyordum.
"Yatağına götür," Dedi adama. O da beni yatağa bıraktı. Yorgun gibiydim ama uykum varmış gibi hissetmiyordum.
Alçin dışarı çıktı ve bir dakika bile geçmeden geri geldi. Karnımın üzerinde duran sol elimin üzerinden sert bir kumaş geçirdi. Kumaşın ucundaki kancayı yatağın kenarına yapılmış, daha önce görmediğim minik halkaya geçirdi.
Ardından diğer elim ve ayaklarım için de aynısını yaptı. Bu sırada hareket etmek bir yana dursun, hareket etmenin fikrini bile aklımdan geçiremedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külden Duvarlar (GxG)
Short Story"Odanda neden bu kadar çok mum var?" Bahsi geçen mumların hepsine teker teker baktım. Tam on yedi tane büyük, on yedi tane küçük. "Bir gün yanmam gerekirse diye." Bir gün yıldızlara ihtiyaç duyarsam diye. "Neden yanmak isteyesin?" Gözleri kuşkuyla...