Bölüm 15

43 4 0
                                    

Bordo bereli ne demek biliyormusunuz? Bizim diğer askerlerden farkımızı?

Biz görünmeziz, bizi hiç kimse görmüyor, bilmiyor. Bazılarımızın ailesi bile çocuğunun bordo bereli olduğunu bilmiyor. Bizi hiç kimse tanımaz, biz öldüğümüz zaman şehit oluruz ama adımız televizyonda ve ya internetde söylenmez. Biz bu vatan için canımızdan geçmeye her zaman hazırız yeter ki, vatanımın insanları rahat yaşasın. Siz rahat uyuyun diye biz uyumayız, siz rahat yemek yeyin diye biz yemek yemeyiz.

Gördüğüm bu işkenceler benim için hiçbir şey çünki ben bordo bereli olurken bunlardan daha zor sınavlardan geçtim. Ben vatanım için bu yolu seçtim şimdi de vatanım için şehit olmaktan qurur duyarım.

Timsah denilen it dün koordinatları verdikten sonra çıkıp gitmişti. Elimi tişörtümden kopartığım parçayla sarımış, sırtımı soğuk duvara yaslamış oturuyordum.

Birden dün bana işkence verdikleri sandalyenin yanında bir parlaklık çarpdı gözüme. Yerimden zorda olsa kalkıp sandalyenin yanına gitdim. Sandalyenin ayağını kaldırdığımda çakıyı görmemle sevincle güldüm. Bizimkiler yerimi bulmuşlardı sonunda. Dışarıdan gelen seslerle bıçağı cibimde saklayarak yerime keçdim.

Deponun demir kapısı sert bir şekilde açıldı ve
Timsah bağırarak "Bitdin lan sen komutan" diye içeri girdi. "Lan sen benimle dalgamı keçiyorsun?"

"Sürprizimi beğenmedin sanırım. Aşk olsun ama biz onun için o kadar çok uğraşmıştık." dedim gülerek. Dün verdiğim koordinatlara girildiği zaman türk askerinin kudreti hakkında video yayınlanıyor ve vürüs bilgisayarı ele geçirerek içerisinde olan tüm her şeyi siliyordu. İsteseler de video bitmeyene kadar kapatamıyorlar, bitdiği zamansa bilgisayar tamamile kapanıyordu.
Bizim timin fikriydi bu esir düşersek bu koordinatları verip onlarla dalğa geçiyorduk.

"Bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin komutan. Çıkarın lan dışarı bu gün bu iş bitiyor."

Timsah'ın yanında ki adamlar gözlerimi ve ellerimi bağladıklarında yine bir işkenceye maruz kalacağımı düşündüm. Birinin kolumdan tutup beni yürütmesiyle dışarı çıktığımızı anlamıştım. Gideceğimiz yere varmış olmalıydıq ki, omuzlarımdan tutup beni diz çöktürmeye çalıştı. Bir kaç defa denese de başaramadı, dizimin arkasından vurduğu sert darbeyle yere çöktüm.

Gözlerimdeki siyah parçayı açtıklarında uzun süredir güneş görmeyen gözlerim gün işığından karardı, gözlerimi kapatıp biraz kendime gelmeye çalıştım. Gözlerimi açtığımda kamerayı gördüğüm an anladım bunlar yine şov peşindeydiler.

Arkadan başıma değen silahın namlusu artık sona yaklaştığımı gösteriyordu.

"Bu gördüğünüz kadın asker rütbeli bir komutan, onu birazdan canlı yayında tüm dünyanın önünde infaz edeceğiz."

"İşiniz hep şov yapmak anasını satayım". dedim gülerek.

"Konuşma lan" deyib karnıma attığı tekmeyle öksürmeye başladım. Ağzımdan gelen kanı yere tükürüp derin nefes almaya çalışdım. Vücudumda olan yaraların sayını unutmuştum artık.

" Sona yaklaştın komutan söylemek istediğin bir şey var mı?"

"Sikerim patronunu da seni de şerefsiz. Sahibine söyle 45 gün vakti var kaça bildiği kadar kaçsın, vakit dolduğunda Kartal onunda işini bitirecek." dedim Timsah'a bakarak. Bir tarafdan da cibimde duran çakıyı elime alıb saklamıştım.

Son Nefesime Kadar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin