Merhaba bebeklerrr naberr? Umarım iyisinizdir. Yaşadıklarımı yaşamazsınız umarım. Maleseff zorlu bir süreçten geçiyorum. İnşaAllah zamanında atlatacağız. Hadi hikayeye geçelim 🤍🖤
.
.
.
.
.
.
.
." Şimdi son sözlerini söyle." Adam parmağını tetikte hazır tutup söyledi. Tüm sokağı saran silah sesinden önce turuncu saçlı genç son üç kelimesini tek bir cümlede birleştirdi.
" Seni seviyorum, Hyunjin!"
Sıkıca kapattığı gözlerinden akan yaşlarla sesinin son seviyesine kadar bağırdı turuncu saçlı genç. Hemen ardından patlayan silah sesiyle tüm nefesini tutmuştu. Gelen ilk silah sesinin ardından bir kaç el daha ateş edildi. Bir süre sonra hiç bir yerinde acı hissetmediğini anladı genç. Seungmin gözlerini yavaşça açıp başını kaldıracakken kucağına yığılan bedenle ne yapacağını şaşırdı.
Bakışlarını kucağındaki bedenden çekip elindeki silahla ona doğru gelen sarışın genci gördü korkudan titreyen beden.
" Ben de seni seviyorum, meleğim." Hyunjin dizleri üstünde durup yaşlı ve korkan gözlerle kendisine bakan sevgilisinin önünde durdu ve silahı tuttuğu elini indirdi.
Seungmin titreyen gözlerini hiç kırpmadan bakışlarını sevgilisinin elindeki silaha dikmişti. Hyunjin bakışlarını takip edip nereye baktığını anlayınca hemen silahı beline sakladı. Turuncu saçlı gencin kucağındaki bedeni ayağıyla kenara itip sevgilisine kalkması için yardım etti.
Ayağa kalkar kalkmaz dudaklarından bir hıçkırık kaçtı turuncu saçlı gencin. Sıkıca sevgilisine sarıldı ve daha çok ağlamaya başladı.
Hyunjin kollarını sıkıca meleğinin beline sardı ve yüzünü boynuna gömüp kokusunu derince içine çekti." Ağlama lütfen, güzelim. Geçti, tamam mı? İyisin." Seungmin daha sıkı sarılıp göz yaşlarını akıtmaya devam etti.
" Ölececeğiz sandım!"
" Shh! Sana ne demiştim ben? Hatırla. Senin kılına zarar verecek kişiyi bir tüy gibi yakarım. Bak, sana bir şey yapamadan öldürdüm onu. Ben varken kimse sana zarar veremez, güzelim. Verirse de, bedelini en ağır şekilde öder." Seungmin geriye çekilip sevgilisinin yüzünü elleri arasına aldı.
" Seni seviyorum, Hyunjin. Seni çok seviyorum. Son kez göremeyeceğim diye çok korktum." Hyunjin de aynı şekilde sevgilisinin yüzünü avuçları içine alıp göz yaşlarını sildi ve alnına uzun bir öpücük bıraktı. Daha sonra yüzünde ve dudaklarında gezdirdi dolgun dudaklarını.
O sırada telefonu çaldı. Bir eliyle hala Seungmin'in beline sarılırken diğer eliyle telefonunu cebinden çıkarıp açtı.
" Efendim, Minho?"
" Hyunjin, Seungmin'i bulabildin mi, ha? Kurtardın mı kardeşimi? Neredesiniz şimdi, geliyor musunuz? Lan cevap versene, niye susuyorsun?!"
" Minho, iki dakika çeneni kapatırsan, çocuk cevaplayacak zaten." Telefon hoparlördeydi ve arabadakiler Hyunjin'i duyabiliyordu. Chan arabayı kullanırken Minho ön koltukta, Jeongin, Jisung ve Changbin arkada yan yana oturmuştu. Felix de Changbin'in kucağında oturmuştu.
" Evet, buldum onu, merak etme. Yanımda hatta şuanda. Siz diğerlerini kurtardınız mı?" Hepsi rahatlamanın verdiği hisle derin bir nefes verdi ve gülerek bir birilerine baktılar.
" Evet, evet, kurtardık. Telefonu Seungmin'e versene."
" Tamam. Al bakalım, beb-ah, Seungmin. Abin seni istiyor." Seungmin heyecanla telefonu alıp iki eliyle tutarak kulağına götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKZ Evolouvia
FanfictionEvolouvia... Bir birinden farklı, büyüleyici ve bir o kadar bağımsız varlıkların hepsinin birleştiği yerde onlara yuva olan diyar... Evolouvia! Olağanüstü varlıklar diyarı!