13.

1.7K 97 58
                                    

Gürkan'dan

Kafe çalışanlarından birinin beni aramasıyla, Fedyanın sorusunu cevapsız bırakıp gelen aramayı açtım. Kesin yine şeker falan bitmiştir.

"Ne var Enes? ben size tüm ihtiyaçları kafede olduğumda söyleyin demedim mi oğlum?" bir süre cevap gelmeyince karşı tarafda duyduğum kargaşa dikkatimi çekmişti. Kaşlarımı çatıp yataktan kalkarak pencerenin önüne geçtim. Enes de sessiz bir yere geçecek ki konuşmaya başladı.

"Abi büyük kavga çıktı acil gelmen lazım. Ahmet abiyi aradım ama telefonu kapalıydı" bir bu eksikti zaten.  "hay Ahmetin sikini 'Nataşalar' kırsın, ben demiştim şu kafeyi daha erken kapatalım diye" Enesin kesik nefeslerini duymamla içimden küfür savurdum.

"Tamam 5 dakika idare et geliyorum ben, hadi" bunu der demez aramayı sonlandırdım. Tam anahtarı alıp evden çıkacakken whatsapp'tan gelen ard-arda bildirimleri duydum. Tabii ya Fedya. Mesajlara girmeden üstten hızlıca cevap yazıp kapıdan çıktım. Son yazdığı şeye görüldü atmıştım.

~~~

Koşar adımlarla kafeye doğru gidiyor, aynı zamanda Ahmeti arıyordum. Beşinci arayışımda aramayı cevaplamıştı. Ahmetin sesinden önce, kadın inlemesi duyduğumda ise yüzümü buruşturdum. "He bebeğim söyle" konuşma şekline gözlerimi devirdim.

"Neredesin lan sen azgın herif?" yolun ortasında telefona bağırmamla, etraftaki gözlerin bana baktığını fark ettim. Telefonu kulağıma bastırıp hızlıca irelilemeye başladım. "Noluyor amk ne bağırıyon?"

"Kafede kavga çıkmış, Enes aradı beni. Ne bok yiyorsan hemen bırak kafeye gel"

Cevap vermesini beklemeden, telefonu kapatıp cebime koydum. Kafenin önüne geldiğimde, kavganın sesi bütün mahalleyi ayağa kaldırmıştı. Gözlerimi etrafta gezdirdim ve köşede korkak şekilde oturmuş Enesi gördüm.

"Enes? nasıl oldu oğlum bu kavga?" beni görür-görmez ayağa kalktı. "Abi işte yan mahalleden Zakir ve Semih geldiler, kafede oturanlara laf attılar. 'Bu boktan kafede ne oturuyorsunuz' falan. Sonra da zaten her kes birbirine girdi" sıkıntılı nefes verip, saçlarımı karıştırdım.

Kafenin içine girdiğimde resmen sandalyeler havada uçuşuyordu. Ne kadar bağırıp ayırmaya çalışsam da olmuyordu. Aklıma gelen fikirle masalardan birinin üzerine çıkarak küçük sahneden mikrofonu aldım. "Siktirin gidin lan kafeden" diyince aniden etraf sessizleşti.

Duyulan siren sesleriyle, kafeye gelenler bir bir dağılmaya başlamıştı bile. Mahalle polisi olduğu için bu meseleyi sakin şekilde kapatacağımı bildiğimden pek ileri gitmedim.

Her kes dağıldıktan sonra, nihayet Ahmet hazretleri teşrif etmiştiler. "Eee kanka hani kavga diyordun?"
meraklı gözlerle bana baktığında, sinirle gözlerimi kapattım. "Biraz daha geç gelseydin lan, halletim ben herşeyi" rahat nefes verip kafenin karşısında duran bankta oturdu. "Ne yapayım oğlum, kızı yalnız mı bıraksaydım" ben de yorgun halde yanına oturdum.

"Tempoyu azaltsan mı diyorum? bak gerçekten sikin kırılacak"

"Höst ulan, yaşamımı nasıl gideririm sonra"

Dediği şeyle kafasına vurdum. Ahmet, bu hayatı yanlızca keyif için yaşayan biriydi. Aşk meşk işlerine hiç girmez, tek gecelik ilişkilerle vakit geçirirdi. Bense hala karışısına onu eğite bilecek birinin çıkacağını umut ediyordum.

"Hadi bir işe yara, kafeyi kapat gidelim"

"Tamam hayatım"

Sırıtarak bana öpücük atıp, kafeyi kapatmaya gitti. Banktan kalkmayıp bir sigara yaktım. Son zamanlar, geceleri ter içinde, titreyerek uyanmadığımı fark ettim. Tabiki bunun aniden hayatıma giren 'yavru kuşla' hiç bir alakası yoktu. Ama itiraf etmem gerekirki ona karşı küçük sempatim vardı... Düşündüğüm seyle kıkırdadım.

Kimi kandırıyorsun Gürkan Ege, sen bas baya hoşlanıyorsun bu çocuktan.

"Kapattım hadi gidelim" duyduğum sesle, düşüncelerimden ayrıldım. Banktan kalktığımda, boş ve sakin yolu irelilemeye başladık. Bu zaman dilimini aşırı seviyordum, ne dedikodu yapan teyzeler, ne tavla atan amcalar, ne de çocuk sesleri... hiç bir şey yoktu.

Bir gün bu sokaklarda Fedyayla gezmeyi hayal ettim. İlk önce ona kafemizi gösterip, sonrasında bu sessiz ve huzurlu sokaklarda onunla sabaha kadar gezmek, tatlı aksanıyla konuşmalarına eşlik etmek isterdim.

Ana caddede yürürken, Ahmet açık eczane görerek oraya koştu. "Gürko, sen önden git bir şey alıp gelicem" kafa sallayıp, bir kaç dakika yürüdükten sonra ara sokağa girmemle, başımın arkasında hissettiğim acıyla inledim.

Yere yığılmamla gözlerim kararmaya başladı. "Zakir abi selamlarını iletti piç" ise duyduğum son şeydi.




Ben yazmadan duramıyorum a dostlarr
bu arada benim max ekşın sahne yazma şeklim ÜTQONƏÇÖFODKS

fikirlerinizi bekliyorum ~

Gürkonu yerde gören Ahmet anlık

Gürkonu yerde gören Ahmet anlık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kalinka | gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin