44.

670 53 52
                                    

1 saat önce.

Omuzundaki sızıyı umursamadan kafeye doğru ilerliyordu Gürkan. Olayın üzerinden daha bir hafta bile geçmemesine rağmen doktorların uyarısını göz ardı ederek işinin başına dönmüştü. Nihayet kafenin önünde durduğunda gururla gülümsedi. Zamanında babası da kafe işletdiği için, o da çocukluktan beri hep buranın hayalini kurardı.

Kafeye girdiğinde karşılaştığı boşlukla kaşlarını çattı. Resmen, Enes ve bir kaç çalışandan başka kimse yoktu. "Abicim bugün özel bir gün mu? neden kafede kimse yok?"

Oğlan başını aşağı eğerek, gergince parmaklarıyla oynadı. Olaydan sonra kafeye üç-beş müşteri dışında kimsenin gelmediğini nasıl söyleye bilirdi ki?

"Enes, dilini mi yuttun cevap versene"

Yavaşça kafasını kaldırıp, karşısındaki adamın sinirli ifadesini görünce yutkundu. "Abi şey...mahalleli 'biz Gürkan gibi birinin kafesine değil gelmek, karşısından bile geçmeyeceğiz' dediler"

Gürkan duydukları ile bir iç çekti. Zakirin, yaşadığı şeyi herkesin içinde bağırarak söylemesinden sonra az çok böyle olacağını tahmin ediyordu. Zira kimse olanları tam bilmeden önyargıyla yanaşmış, gerçekleri sorgulamamışlardı bile.

Hiçbir şey demeden sandalyelerden birini çekip oturdu. Gergin şekilde bir bacağını sallayarak, bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu. Çünkü, suçsuz olmasına bakmayarak onu yargılayan bir kaç insan yüzünden bunca yıllık hayalinden vazgeçemezdi.

Aniden cam kırılma sesi duyduğunda irkilerek yerinden sıçradı. Ne olduğuna anlam veremeyerek çalışanlara baktığında, bir cam kırılma sesi daha duyuldu. Perdeyi aralayıp yerde kırılan cam parçalarını ve kafenin önünde ellerinde taş tutan toplumu gördüğünde dumura uğradı.

Ağır adımlar atarak kafeden çıktığında, etrafta toplanmış ona küçümseyici bakışlar atan insanlara göz gezdirdi. Genellikle orta yaşlı adamlardı.

"Mahallemizde ibne istemiyoruz" aralarından en yaşlısı konuştu. Herkes bir ağızdan onaylarken, asıl büyük kargaşa şimdi başlıyordu.

"Aynen kafeni kapat ve siktir git pislik seni"

"Hoşuna gitti mi bari Gürkan?"

"Çocuklarımızı senin gibi biri olan yerde büyütmek istemiyoruz"

"Şşt Gürko bir sakso kaça?"

"Senin yüzünden pırlanta gibi Celilimiz öldü. Ahlaksız"

Son cümle Gürkan için bardağı taşıran son damlaydı. Yanağına süzülen yaşlarla kafasını kaldırdı. Bu sözleri zamanında kendisine o kadar  söylemişti ki, şimdi başkalarından duymak içindeki yarayı daha da deşiyordu. Boğazındaki yumruyu bastırmak için bir kaç kere ard-arda yutkundu.

"Sizin için başkalarını bilip bilmeden yargılamak bu kadar kolay mı? Aşağılayıcı cümleler, tehditler... söylemesi ve yapması basit mi gerçekten? Çocuklarımızı senin gibi biri olan yerde büyütmeyiz diyorsunuz. Ben de çocuktum ve inanırmısınız her şeyden çok ölmeyi istiyordum. 13 yaşında onun tarafından sıkıştırıldığımda bütün masumluğumla ben de sizin çocuklarınızdan biriydim. Babam kahrından öldü, annem öyle haykırdı ki konuşmamasına rağmen yine de sesi beynimin içinde çınlıyordu. Umarım hiçbirinizin başına böyle bir şey gelmez... bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Şimdi her şeyi öğrendiğinize göre, Celilinizin mezarını götünüze sokabilirsiniz"

Arkasına bile bakmadan evine doğru yürüdüğünde, duyduğu pişmanlık dolu seslerin artık hiçbir önemi yoktu. 






iyi geceler minik serçelerim~

Kalinka | gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin