13🦋

897 111 35
                                    


Aslında amacım onda bölümü atmaktı ama erken atmaya karar verdim

Oylayıp yorum yapmayı unutmayın✨

Bugün Atlas'ın doğum günüydü ve ben çok gergindim. Korku, tedirginlik ve ismini koyamadığım birçok duygu içimi kemiriyordu.

Kutlayacaklardı fakat evdeki o tuhaf enerjiyi de hissediyordum. Neden bugün kutlama yapıp hem kendilerine, hemde zavallı çocuğa bunu yapıyorlardı onu da anlayabilmiş değildim. Başka bir gün belirleyip Atlas'ın doğum gününü o gün kutlasalar kızlarının acısını daha rahat yaşayabilirlerdi bence.

Başımı koltuğa yaslayıp gözlerimi yumdum. Güneş'le yeni konuşmuştum ve Aras abinin bildiğini ona hemen anlatmadığım için bana biraz kızmıştı.

"Bir sorun mu var?"

Aras abinin sesini duymamla hafifçe doğrulup ona baktım "Evet"

Bana noldu der gibi bakınca "Her şey zorlama gibi, Atlas'ın bugün böyle bir ortamda mutlu olması mümkün değil ki"

Omuz silkti "Başka zamanlarda onun için yapılan kutlamalarda da çok mutlu olduğunu söyleyemem"

Üzgünce iç çekti "Kendini lanetli olarak görüyor fakat yine de ömründe ilk defa doğru zamanda doğum günü kutlayacağı için içten içe heyecanlı olduğunu görebiliyorum. 4-5 yaşlarındayken çok isterdi pasta üflemek, annemler başka zamanları onun doğum günü gibi göstermeye çalışsa da o anlıyordu. Zamanla bundan vazgeçti zaten. Neden kutlamadığımızı anlamaya başladı, kendi doğum günlerinden nefret eder oldu"

Bu sefer de Atlas için üzülmeye başlamıştım. Bir kere daha nefret ettim beni kaçıran kişiden, güzel geçebilecek onca yılımızı elimizden alıp hiçbir şey olmamış gibi ben pişmanım diye mektup yazmıştı bir de! Onun pişmanlığı neyimize yarayacaksa...

Bir şey diyemedim. Ne denebilirdi ki bu durumda, neyseki Aras abi de bir cevap beklemiyordu.

"Ne zaman öğrenecekler?" diye bir soru yöneltti bu sefer.

Ah! Bir de bu vardı tabi. Bana kalsa hiç öğrenmelerini istemezdim fakat acılarını o kadar net görüyordum ki, bunu onlara yapamazdım. Ben bundan sonraki hayatımı en azından terkedilmediğim bilinciyle rahatça yaşarken onları kızlarının acısını bir ömür yaşamaya mahkum etmek bencillik olurdu. Ne mantığım, ne de duygularım izin verirdi böyle bir şeye

"Bilmiyorum" O da rahatsız oluyordu. Sonuçta ailesinden saklamak zorunda kaldığı şey hafif bir şey değildi

"Dedem söyleyeceğini söyledi"

"Yani?"

"O dediğini yapar"

"Tamam"

"Tamam?"

"Tamam"

Aramızda kısa bir sessizlik oluştu. Fakat konuşan yine o oldu "Peki..." Gözlerini kısıp ne diyeceğini düşündü. Sanki benimle konuşmaya çalışıyor gibiydi "Nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"Bende iyiyim"

Yine sessizlik "Hayat nasıl gidiyor?"

"İyi, senin?"

"Tuhaf ama çok güzel, ölü kardeşimin dirilmesi çok alışıldık bir şey değil fakat ben mutluyum"

Minik bir tebessüm kondurdum dudaklarıma

"Bugün hava bulutlu gibi, kesin kar yağacak"

"Yazın ortasında mı?"

KAYBOLMUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin