Artı onbinseksyüz bölümüdür.
Napıyosun aq diyecekler okumasın.
Bir de küçükler.Kucağında benimle ayağa kalktığında bacaklarımı sıkıca beline sardım. Hızlı kalktığından yalpalasa da çabuk toparlamış bir eşini kalçamda sabitlerken diğerini belime sarmıştı. Dudaklarını dudaklarımla buluşturup hiç ayırmadan merdivenlere yöneldi. Odanın kapısını ayağıyla açarken beni kapının yanındaki duvara çok daha yavaş olmadan yasladı. Kapıyı kapatıp belimdeki elini bacağıma koydu ve gezinmeye başladı. "Her milimine." dedi ve duvardan ayırıp makyaj masasının üzerindekileri itip yere düşürdükten sonra beni oraya oturttu. "Dokunacağım."
Arzu bedenimi ele geçirirken, tenime değen parmakları altında kıvranıyordum. Dudakları göğsümü talan etmekten bıkmıyordu. Tek yaptığım içli içli adını inlemekti. Ve sesim, her defasında ne istediğini bilmeden daha fazlası için yalvarıyordu. "Çağan." Dudaklarını kasıklarımda hissettiğimde bacaklarımın titrediğini hissettim. Ayakta olsam ve o beni tutmasa eminim düşerdim. "Burası bi nevi cennet." dediğinde nefesini cennet diye adlandırığı kuytularıma üfledi. "Çağan!"
Ellerini incecik iç çamaşırıma taktığında çıkarmakla uğraşmak yerine direkt olarak yırtıp parmağını, cennetine daldırdı. "Siktir!" Dudaklarını kalbimin üzerine bastırdı, parmağı arsızca keşfe çıktığında. "Beni istiyorsun." dedi fısıltıyla. Kendimi kaybedip ensesindeki tutamları çekiştirerek dudaklarıma uzanmasını sağladım. Heyecandan kurumuş dudaklarımı diliyle ıslattı hemen. "Beni istiyorsun ve bu sıcak bir davet." dediğinde onu onayladım. Parmağını çektiğinde boşlukta kalmanın acısıyla sızlandım.
Belime sarılıp masadan kaldırdı ve sırtım soğuk yatakla buluştu. Yatak soğuk değilse de benim alevler içinde yanıyordu tenim. Benden ve ondan başka her şey soğuktu. O an farkettim ki, tenim bir başkası için hiç böyle davetkar olmamıştı. Dudaklarını cennetine bastırdığında, kimseyi böyle istemediğini farkettim hücrelerimin. İlk kez bana çok uçuk geliyor dediğim şeyleri yaşıyordum ve bu onun için de bir ilkken mutluluk, kanımın daha çok kaynamasına neden oluyordu. Ve sanırım bundan, dudaklarını oraya daha fazla bastırsun diye saçlarını çekiştirmemle zıt daha çok bastırıyordum onu benliğime.
"Çağan!" Dudaklarını oradan öyle bir vakitte çekmişti ki, belim yay gibi gergindi. Daha fazlasını istiyordum. Pantolonuna uzanan ellerimle, bana ihtiyaç duymadan hızla üstündekilerden kurtuldu. Gözlerim, şehvetten kısılan gözlerim büyüdü. Bakışlarımı takip ettiğinde gülümsediğini hissettim. Bundan haz duyduğuna emindim. "Sana istediğini vereceğim." diyip üzerime geldiğinde kalçamı yataktan kaldırıp ona sürtündüm. "Hadi!" Bu açlığıma dudaklarını bastırıp, cennetinin kapılarını araladı. "Ahh!" Aynı anda ve aynı derinlikte birkaç inilti aramızda hapsolurken bu gece, bu yatağa gömüleceğimden emindim. Öyle ki ben de o da bu kavuşmanın ilk olduğunu bildiğimiz gibi son olmadığından da emindik.
Tırnaklarım kaçıncı çizgisini bıraktı sırtına emin olmadığım bir noktada, haz duyduğum birliktelik son bulmuş nefeslerimizi dudaklarımıza verirken kalbimizi olağan bir ritme kavuşturma çabasındaydık. "Bir soğuk kahvenin, beni böylesine yakacağını düşünmezdim." dedi gözlerime bakarak. Bedenini yanıma bırakırken beni de kendine çevirdi. "Seni seviyorum." dedim dudaklarının üzerinde. "Ben de seni seviyorum." dediğinde gülümsedim. Sırtını yatağa yaslayıp beni de göğsüne çekti, üzerimize çarşafı örterken. "Bu arada götün de güzel." diyip kalçamı sıktığında tırnaklarımı karnına bastırdım. "Etkilendin yani." Başını sallayıp saçlarımı öptü. "Mest oldum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Kahve
Teen FictionNaz, ünlü bir cafenin çok ünlü bir baristası. Ve müşterilerinden birine fena tutuldu.