kopar gider bu kayışlar

182 34 25
                                    

@sogukkahve: endişeden çatlayacağım

@sogukkahve: ya da sinirden

@sogukkahve: belki biraz da kafamda kurduğum aldatma teorilerinden

@sogukkahve: soğuk kahve yaptım

@sogukkahve: sensiz içemedim ılımış

@sogukkahve: ne ara sensiz bu kadar manasız oldu her şey anlamıyorum

@sogukkahve: saat gecenin bilmem kaçı

@sogukkahve: hala iş yemeğinde olman mümkün değil

@sogukkahve: Antalya dediğine eminim ama neden Almanya?

@sogukkahve: vpn kullandığın ihtimaline sığınıyorum

@sogukkahve: Yağızı bi kez daha aramayacak kadar inatçı olduğum için de hala nerede olduğunu bilmiyorum

@sogukkahve: eğer başka bir şeyse dönme

@sogukkahve: Bana yalan söyleyecek şeyler yaptıysan yani

@sogukkahve: ben seni son gördüğüm halinle hatırlayayım

@sogukkahve: dudaklarının bana aitmişçe beni öptüğü anda kalayım

@sogukkahve: eğer bi başkasının göğsünde dinlediysen benden sonra

@sogukkahve: orda yaşa

@sogukkahve: yaşa ama ben bilmeyeyim

@sogukkahve: başkası olsa beddualar edeceğim şeyde yaşamanı dilediğime inanamıyorum

Sabah alacaklı gibi çalan kapıyla uyandığımda koşturarak aşağı indim. Kapıyı açtığımda ardında görmeyi beklediğim Çağan değildi. Yağız gözleri kan çanağı bir biçimde, fazlasıyla dağınık bi halde karşımdaydı. "Üzerini değiş ve gel." dedi soğuk sesiyle. Gözlerimi kırpıştırıp hiçbir şey sormadan yukarı çıktım. Çağana bir şey olmuş olma ihtimalini hiçe saymak için ne olduğunu bile sormadan üzerimi değiştirmek için dolabı açtım. Üzerimdekileri çıkarıp elime gelen ilk kot pantolonu ve siyah beyaz  çizgili tişörtü alıp geçirdim.

Telefonumu cebime sıkıştırıp aşağı indiğimde Yağızın mutfakta olduğunu farkettim. İçtiği suyun bardağını tezgaha bırakıp çıkarken gözleri beni buldu. Konuşmamaya yemin etmiş gibiydi ama öyle ki ben de sormamaya yemin etmiştim. Hızla kapıdan çıktığımda peşimden geldi ve arabanın kilidini açtığında bindim.

Yol bizi hastaneye götürürken tırnaklarımı avuç içime bastırdım. "Düşünme, düşünme, düşünme." Gözlerimin pınarlarına dolmuş, akmaya bekleden damlaları geri itmek için yuları kaydırdım bakışlarımı. Hastanenin önüne geldiğimizde durdu. "Yağız." dedim fısıltıyla. Başını bana çevirdiğini biliyordum ama bakmadım. Gözlerinden bile anlayacak olmaktan korkuyordum. "O iyi." dedi kısaca. Ama o bir kelime benim için dünya aleminin en uzun kelimesiydi. Duyunca ağzımı kulaklarıma vardıracak. Kapıyı açıp aşağı indiğimde o da benimle indi ve arabanın önüne ne zaman geldiğini anlamadığım adama anahtarını verdi.

Bir kelime daha etmeden hastaneden girdik. Asansöre adımlarken onu takip ediyordum. Kısa süre sonra açılan kapıdan çıktığımızda uzun koridoru yürüdük. Koridorun sonundaki odanın önümde durdu. Kapının her iki tarafında da cam vardı. Bakmaya korktum. "Nakil oldu." Beynimde yankılanan cümlesi koluna tutunma gereksinimi hissettirdiğinde dizlerimdeki bağın çözüldüğünü hissettim. "İş seyahatinde değildi, Almanyadaydık." İki eliyle dirseklerimden tuttu destek vermek adına. Gözlerine baktım, bu yüzden böyleydi. "Neden?" dedim sessizce. Neden bana söylemediğini sorgularken. "Yeni kalbinin seni sevmeyecek olmasından korktu.." dedi ve titrek bir nefes aldı. Gözlerimi yumdum. "Ne oldu peki?" Korktuğum yeni bir soruydu. Bir insanı kalp mi severdi? Sevgisi, alınan kalbiyle son mu bulmuştu?

Soğuk KahveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin