ten dokunur ruh denene

205 29 26
                                    

Kapıdaki anahtar tıkırtısını duyduğumda oturduğum yerden kalkıp kapıya ulaştım. O kilidi çeviremeden kapıyı açtığımda gözleri gözlerimle buluşup gülümsedi. Bakışları dudağıma indiğinde kapının eşiğinden geçmiştir. "Siktir!" Dudağını yaladı. "Şarap mı içiyoruz?" diye sorduğunda muzipçe güldüm. "Nerden bildin? Pizza söyledim yanına." dediğimde başını iki yana salladı. "Ben dudaklarını içmekten bahsetmiştim." Ona saçmalama bakışımı atıp önünden yürümeye başladığımda bilerek kırıttım. "Üffff güzelim, hepsi senin mi?" diyip kahkaha attığında ona eşlik ettim.

Kanepeye geçtiğimde hemen yanımdaki yerini aldı. Kovadaki şaraba uzanıp tıpatıp patlattığında kadehleri uzattım. Şarabı doldururken gözlerini bir an bile benden ayırmamıştı. Şişeyi yerine bırakıp kadehini kaderime tokuşturduğunda "Dudaklarına." diyip göz kırptı. Bir yudum alıp, yerine bıraktığımda pizzanın da bir dilimini elime aldım. "Hallettin mi?" Başını sallayıp benim gibi bir dilim aldı. Tabi o iki lokmada bitirmişti. "Ne işiymiş?" Kaşları çatıldığında elini salladı aman der gibi. "Siktir boktan işler." Yüzü bir garip de olsa umursamadım.

"Hayır, nerden bileyim adamın ortağımız olacağını?" dedi gülerek. "Gelmiş eşofmanla şirkete." Gülmekten karnım ağrırken elimi dizine koydum. "Sen koskoca ortağı tuvalet köşelerinde dövdün yani." Elindeki kadehte kalan bir kaç yudum şarabı da dikleyip kadehi yerine bıraktı.

"Doymadım." dediğinde "Bir şişe daha var, getireyim mi?" dedim parmağımla mutfağa işaret edip. Başını iki yanına salladı usulca, oturduğu yerden biraz daha kayıp aramızdaki mesafeyi sıfırladı. "Başka alternatiflerim var." dediğinde bakışlarının odağı dudaklarımdı. Bu anı beklediğimi belli edercesine, elimi boynuna çıkarıp alt dudağımı dişlerim arasına sıkıştırıp bıraktım. "Mesela?" dediğimde elini belime atıp biraz daha çekti ve diğer elini saçlarımın arasından geçirip dudaklarımızı birleştirdi.

Yavaştı. Yine beni o delirten sakinlikte öpüyordu. Gerçekten şarap içiyormuş gibi. Dudaklarının dokusu beynimin her bir yerinde şimşekler çaktırıyordu. Ve aklım eminim ki yerinden çok uzaklaşmıştı. Dudaklarından ayrılmadan yerimden doğrulup kucağına hamle yaptığımda hızla karşıladı beni. Bacaklarımdan tutup iki yanına sarkmasını sağlarken, oldukça yuları kıvrılan elbisemden utanmadım. Zaten şarabı da utanmamak için içmiştim. Hala yavaş olan öpüşünü, boynuma geçirdiğim tırnaklarımla derinleştirmiş, dilini devreye sokmuştu. Ellerini kalçama yerleştirip sıktığında, kucağında biraz daha kaymıştım ve bu ikimizin de inlemesine sebep olmuştu. "Sikeyim, çok güzeller." dediğinde başımı geriye attım. Dudakları boynumun her bir yerini tek tek öptü.

Ellerini elbisemde içeri sokup, çıplak tenime bastırdığında,  avuç içleri yanıyordu. "Aklımı kaybedeğim." dediğinde elbisenin eteklerini tutup hızla üzerimden çıkardı. Dudaklarını göğsümün açıkta bıraktığı yerlere sürtüp, gerdanımda derin birkaç nefes aldı. Ben onun tişörtüne hamle yaptığımda istediğimi verip çıkardı. Ellerim kusursuz göğsüne yaslandığında memnun olmuşça gülümsedim. Sütyenimin kopçasını çözemediğinde homurdandı. Bilinçsiz olması hoşuma giderken elimin birini sırtıma attım ve aramızdaki bir fazlalık daha yeri boyladı. Avucunun biri göğsümü ele geçirdiğinde diğerine dudaklarını bahşetti. "Tam bana göreler." Arsızca mırıldandıkları tamamen gözümü karartıyordu. Dişlerini geçirdiğinde inleyerek, tırnaklarımı kasıklarına batırdım.  "Naz." dedi gözlerime çıkardığı gözlerinden ateşler çıkıyordu. Aramızdaki çekim somut bir hal almış gibiydi. Yanıyorduk. Başka bir tanımı yoktu. "Bana, beni istediğini söyle." Beklediği onayı, dudaklarına bir öpücük bırakarak versem de kelimelere de döktüm. "Seni istiyorum."

Soğuk KahveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin