Selam :) nabersiniz ?
Medyadaki kız Irmak, ama çilleri tüm yüzünde değil, sadece çok az ve yanaklarında var, kafanızda canlansın diye koymak istedim. Arhan ise esmer bir adam.
İyi okumalar, desteklerinizi bekliyorum :)
🧡
Bölüm 10: Bahanelere kanmak.
"Sana sordum ! O adamı tanıyor musun diye sordum ! Sen ne dedin, hayır tanımıyorum dedin ! Yalan söyleyen insanları sevmediğimi, yalandan nefret ettiğimi bildiğin halde bana yalan söyledin !" diyerek bağırıyordu bana.
Korkudan titremeye başlamıştım. "kızacaksın sandım" dediğimde sesimi ben bile zor duymuştum. Hem ona eski bir adamdan bahsetmek istememiştim.
"doğru söyleseydin, niye kızayım ki ? Bana ne senin fingirdediğin adamdan !" diye bağırarak üstüme yürüyünce korkarak ağlamaya başladım.
Tekçe ondan değil sesini yükselten her kesten korkuyordum, çünkü küçüklüğüm babamın bağırmalarıyla geçmişti, o korkularla yaşamıştım hep, sesimi çıkarmadan, sadece ağlıyordum.
"Allah kahretsin !" diyerek sertçe odanın kapısını çekip gitti. Ben vuracağını sanıyordum ama vurmamıştı. En iyisi odadan çıkmamaktı şimdilik.
Haklıydı ya beni o değil de babası görseydi, tamamen yanlış anlasaydı ? O zaman ortalık fena karışırdı. Murat benim on dokuz yaşımda başıma gelen en kötü şeydi..
Öğle yemeğinde kimse konuşmamıştı, Arhan zor duruyordu yemek bitse de kalksam diye düşünüyordu sanki, Afra ve Murat gitmişti, başka bir evde kalacaklarmış, Afrayla Murat nasıl tanışmışlardı, ne ara sevgili olacak kadar yakınlaşmışlardı hiç bir fikrim yoktu.
Yemek bittikten sonra her kes odasına çıkmıştı, bende çıkıp uyumaya çalışmıştım ama aklım Arhan'daydı ne yapıyordu şimdi ? Korksam da onun yanına gitmeliydim.
Yatağımdan kalkıp, üzerimi düzenledim ve odadan çıktım, ikimize verilen odanın kapısı aralıydı, orada ola bilir miydi ?
Odaya yaklaştım ve onu gördüm, Sinirle fırçayı gri boyaya batırıp duvarı boyuyordu.
Üstünde ince kısa kollu bir tişört altında eşofman altı vardı. Sessizce odaya girdim, ne diyeceğimi bilmiyordum. Bir an bana baktı sonra tekrardan boya yapmaya devam etti. "Bana niye demedin, bende boyamak istiyorum" dediğimde omuz silkti.
"bir fırça daha var al, yap" dedi umursamazca. Mesafeli adam !
Fırçayı alarak boyaya batırdım sonra ise duvara sürtmeye başladım. Açık gri tondu o kadarda kötü gelmemişti aslında gözüme. "bir şey demeyecek misin ?" diye sordum.
Ses vermedi, kolunu dürttüm, yine ses vermedi, fırçadaki boyayı bilerekten üstüne sıçratınca üstü, yüzü boya olmuştu, sinirle bana döndüğünde korktum "rahat dur Irmak ! Yemin ederim canını yakmamak için zor tutuyorum kendimi" diye sertçe cevap verdi.
"kendini tutmana gerek yok, eğer kızgınlığın geçecekse bana vura bilirsin, sonuçta ben alışığım, her kes sinirini benden çıkarır" dediğimde kararlıydım. "işime karışma, boyana devam et !"
"Trip mi atıyorsun bana ? Kızgın, tripçi ve hasta adam ?" tek derdim arayı yumuşatmaktı.
"Ne geçti onunla aranızda ?" diye sorduğunda merakla bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patron
Ciencia FicciónPatron, her kes onu bu isimle tanırdı, Patron.. Namı diğer Patron, beni ailemden almıştı, kafesimden çıkmayı başarmıştım ama, yeni kafesime girmiştim. Yeni ve eskisini özleten kafes, o acımasızdı, o gaddardı ve hiç bir şey umurunda olmazdı...