Seyret perişan halimi, ben de akşam olmakta
Dostlar seyrelmiş, beyhude lafla vakit dolmakta
Avare oldum, serseri oldum terkidiyarda
Zalim, senin Allah'ın yok mu?***
Hazar bütün olanları Deniz'e birer birer anlattı ağlayarak. Dün dünyanın en mutlu insanıydı. Şimdi ise en acınılası.
"Yalanmış her şey. Aslında dün akşama kadar hep buna inanmıştım ama bana nasıl davrandığını görseydin sen de inanırdın beni sevdiğine." Burnunu çekti. Deniz ona sıkıca sarılmış kolunu sıvazlıyordu.
"Ahh Hazar, seni tanıyorsam ona kör kütük aşık olmuşsun. Benim tanıdığım Hazar böyle yarını düşünmeden asla hareket etmez yoksaki." Saçlarını öptü omzunda sessizce ağlayan kadının.
"Bu akşama kadar her şey çok güzeldi. Hatta beni özlediğini söyledi mesajda. Sonra sanki yanıma geldiğinde karşımda bambaşka bir Barış vardı." Hazar çok güçsüz hissetti kendini. Barış'ı özlüyordu. Ona o kadar şey söyledikten sonra bile hala onu istiyordu.
"Hazar güzelim normalde sana böyle adamların tek dertlerinin cinsellik olduğunu söylerdim ama Barış farklı. Yani sana farklı davranıyor. Düğün sabahı sana o notu vermemi istediğinde gözlerindeki yalvarışı hala hatırlıyorum. Sonra senin anlattıkların. Eğer tek derdi seninle yatmak olsa bunun için bir düğünü durdurur mu insan ya da aylar öncesinden aldığı bilekliği saklar mı çekmecesinde mesela. Mutlaka bir şey olmuş olmalı." Dedi hararetli şekilde Hazar'ın gözlerine bakarak.
"Yok Deniz. Bitti artık. Ne olmuş olursa olsun bana bunları söylememeliydi. Ona tekrar güvenemem." Aslında güvenebilirdi ama onun tarafından tekrar kırılırsa ayağa kalkamayacağını düşündü. Onun her kelimesi paramparça etmişti onu. Kutay'ın onu aldattığını öğrendiğindeki gibi bir acı değildi bu. Çünkü o zaman üzüldüğü şey onunla geçirdiği boşa giden yıllarıydı. Şu an yaşadığı acı ise Barış'ı bir daha göremeyeceği, öpemeyeceği, dokunamayacağını bilmesindendi. Özleminin asla bitmeyeceğini bilmek, onun sesine, sözlerine ilelebet hasret kalmak, ağladığı şey buydu Hazar'ın.
***
Üç gün sonra
"Kızım yanında kalmamızı istemediğine emin misin?" Hazar annesine sıkıca sarıldı.
"Hayır annecim ben gayet iyiyim. Hem bizimkilerle tatile gideceğiz biliyorsun. Siz de restorandan ne zamandır uzak kaldınız benim yüzünden zaten."
"Kızım sen restoranı ne düşünüyorsun. Bir sürü kişi var zaten orada şu an."
"Senin elinden yemeyince muhlamayı bir daha gelmiyorlar annem. Hele siz gideli yemekleri o Pire Mahmut yaptıysa hiç müşteriniz kalmamış bile olabilir." Herkesin kahkahası odayı doldururken son kez sarıldılar birbirlerine Hazar ve annesi. Ardından da babasına sarıldı.
"Tatil falan kafanı topla, işine hızlıca geri dön. Biliyorsun akan su..."
"Yosun tutmaz baba. Biliyorum." Ona da sıkıca yeniden sarıldı. Ardından da arabaya binlemelerini izledi. Gözleri dolmaya başlamıştı yavaştan. Ne kadar burada olduklarında onu sürekli kısıtlasalar da Hazar onları özlüyordu yine de.
"Sizi seviyorum."
"Biz de seni. Dikkat et bak. Çorap giymeyi unutma. Dolaba da sarma bıraktım. Yiyin çocuklarla." Hazar annesine gözleri dolu gülerken elini salladı. Ardından arabanın hareket etmesiyle Emre Hazar'ın omzuna elini attı.
"Valla Arzu teyzeye bayılıyorum ama Kemal amca buradayken sanki askeri koğuşta gibi hissediyorum." Hazar gülerek omzundaki eli tuttu.
"Ben o adamla bir çocukluk geçirdim."
![](https://img.wattpad.com/cover/372799588-288-k14512.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN / Barış Alper Yılmaz
Romanceİkisi de hikayenin nerede biteceğini biliyordu. Ama ikisi de neredelerden ziyade nasılları merak ediyorlardı.