"Sırılsıklam olmuşsun. Çabuk üstünü değiştirelim. Yoksa hasta olacaksın." Barış içeri girdikleri gibi kızın üzerindeki ceketi çıkardı."Sen de ıslanmışsın. Sen de hasta olursun." Ceketini çıkarırken altındaki scrubsların da su gibi olduğunu gördü kız.
"Beni bırak. Hadi çabuk gir banyoya. Sıcak bir duş al. Buz gibi olmuşsun." Kızı çekiştirerek banyoya götürdü.
"Sen gelmeyecek misin banyoya?" Adamın önce kısık gülüşünü duydu. Sonra da gözlerindeki intikamı gördü.
"Ben şimdi gelirim gelmesine de.." düşünür gibi yaptı. "sonra sen banyodan çıkınca unutmayasın."
***
Günümüz
Kahve kokusu... Sanki yanında da kızarmış ekmek. Belki biraz da.. Ne olduğunu bulmaya çalışırken burnunu hareket ettirdi kokuları yakalamak için. Hah! Mantarlı omlet.. Acaba gül reçeli de var mıydı? Evet tüm bunlara bayılırdı Hazar. O yüzden kollarını iki yana açarak iyice gerildi ayılmak için. Gözlerini ovuşturdu. Harika bir sabah onu bekliyordu anlaşılan.
Deniz müthiş bir arkadaştı. Ona en sevdiği şeyleri hazırlamıştı. Gülümseyerek geniş yatakta gerindi. Ama yavaşça gözlerinin açılmasıyla odasında olmadığını anlaması çok kısa bir zamanını aldı.
Yine mi? Yine mi adama koşmuştu sarhoş olduğu ilk an? Ama bu sefer bir öncekine göre her şey teker teker düştü zihnine. Adamın ona sıkıca sarılması, kabanını çıkartması, dayanamayıp adamı öpmeye başlaması, ona 'sevgilim' demesi... Her şey zihnindeydi. Zaten o kelimeyi duyduktan sonra da kendisi durmamış, ilk önce adama 'Sevgilim mi dedin?' Demiş ardından aldığı 'Sevdiğim, sevildiğim kadına başka ne diyebilirim?' cevabından sonra onu salondaki koltuğa itene kadar dudaklarını rahat bırakmamış, hemen sonra da kendini onun üzerine bırakmıştı. Hava aydınlanana kadar o koltukta sevişmişlerdi. Sürekli bir daha bir daha diye ısrar etmişti kız. Elleriyle yüzünü kapatıp ofladı.
O an aklına dün Barış'ın kendisine sevgilisi olduğunu söylediği an geldi. Hayatında başka biri varken onunla mı olmuştu? Ama bunu kendisi de bilirken en az onun kadar suçlu sayılırdı. Pişmanlıktan içinin yandığını hissetti. Hiçbir şey anlamıyordu. Onu en son kovmaktan beter etmişti. Şimdi birden sevgilim demişti. Sevgili diye bahsettiği kendisi miydi? Bu onun telefondaki keyifli kıkırdamalarını da açıklardı galiba. Kafası çok karışmıştı. Bir şeyler oluyordu.
Üzerinde belli ki adamın tişörtü ve altında da kendi iç çamaşırı vardı sadece. İlk gecelerinin sabahı gibiydi. Ayağa kalkarak mutfaktan gelen kısık müzik sesini dinledi. Eskiden annesinin sürekli dinlediği bir şarkıydı bu. Saate bakmak için telefonuna bakınırken komodinin üstündeki fotoğraf dikkatini çekti. Çekmemesi mümkün değildi çünkü fotoğraf Barış'ın kendisiyle sarmaş dolaş birbirlerine bakarken çekildikleri bir fotoğraftı. Eline alarak uzun uzun baktı. Bu fotoğrafın çekildiğini hatırlamıyordu. Yakın bir zamandı çünkü üstündeki kabanı alalı bir hafta oluyordu. Dikkatini başka bir şey çekti. Sanki köşesinde bir şey yazılıydı da çerçeveden göremiyordu. Hızlıca çıkarttı. 'Kahramanıma' yazıyordu köşesinde. Arkasına baktığında bir yazı gördü.
"Seni bir çocuk gibi seviyorum Alper.
Paylaşamayacak kadar büyük bir kıskançlıkla
Ve tüm şeytanlardan uzak bir saflıkla"Hiçbir şey anlamıyordu Hazar. Notu da belli ki o yazmıştı ama hatırlamıyordu. Kalbi küt küt atıyordu korkudan. Barış'ın dün telefonda kendisine keyifle söylediği 'Sevgilime sözüm var.' lafı ona mı söylenmişti yani gerçekten? Elini sol göğsünün üstüne koyup derin derin nefes almaya çalıştı. Hafıza kaybı mı yaşıyordu? Hızlıca fotoğrafı çerçeveye yerleştirip yerine koydu. Odaya göz gezdirdi. Dolapları karıştırmaya başladı. Çekmecenin birinde bir kapüşonlu buldu. Rengi aynı kendisinin üç gün önce kaybettiği kapüşonluya benziyordu. Fakat markasına ve bedenine özellikle de yakasındaki çamaşır suyu lekesine baktığında kendisinin olduğunu anlaması uzun sürmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN / Barış Alper Yılmaz
Romanceİkisi de hikayenin nerede biteceğini biliyordu. Ama ikisi de neredelerden ziyade nasılları merak ediyorlardı.