36 | Sürpriz

250 36 12
                                    

Gözlerim kapalıydı. Korkuyordum. Tüm vücudumda çoktan beri hissetmediğim bir ağrı vardı. Sırtımdan aşağıya inen bir karıncalanma hissiyle birlikte tüm kaslarım gerilmişti.

O yüksek sesin ardından "Sürpriz!" diye bağıran bir grupla karşılaşmayı hiç beklemiyordum. Korkudan şoka girdiğim için öyle kalakaldım ve kimin sürpriz yaptığını görememiştim bile. Sadece en önde mutluluktan 32 dişiyle sırıtan Ferdi'yi görmüştüm. Gözlerimi bir kaç kez kapatıp açınca kendime tokat atmadan şoktan çıkabilmiştim sonunda. Böyle sürpriz yapılır mı ya, aklımı yitiriyordum az kalsın.

"Deniz! Seni çok özledik!" Ferdi'den gözümü alınca üstüme doğru koşan bir Cemre gördüm. Gözlerimin yavaş yavaş dolduğunu fark ettiğimde o bana çoktan sarılmıştı bile. Saçını tekrar siyaha boyattığını da gözümden kaçırmadım. Cemre ile de uzun zamandır görüşmüyorduk fakat Babamlar kadar uzun değil. Arada İtalya'ya gelip gittiği için yine bir kaç aya bir buluşuyorduk. Uzun bir süre ayrı kaldıktan sonra tekrar birbirimize alışıp ardından yine ayrılınca böyle oluyormuş.

"Cemre bize de sıra gelecek mi?" Arkada bekleyen gözleri yaşlı ve sabırsız bir Ali Koç vardı. Cemre hemen geriye gidip gözündeki yaşları sildi. Babamla birlikte Annem de yanıma gelip beraber sarıldılar bana. Kendimi tekrar 5 yaşında gibi hissetmiştim bu sarılmayla, aslında daha çok 5 yaşındaki anılarımı hatırlatmıştı bana. Onları gerçekten çok özlemiştim ama asıl özlediğim şey bu huzur, bu güven, bu kaygısızlıktı. Keşke dedim içimden, keşke dünya tam burada dursa, ben, Babam, Annem sarılsak ve hiç ayrılmasak. Keşke sonsuza kadar burada sarılsak. Fakat dünya üzerinde sonsuz diye bir şey yoktur maalesef. Her şey zıddıyla var olmuştur. Umutsuzluğu umut, öfkeyi sevinç, mutluluğu keder takip edermiş, bu sözü bir yerde okumuştum ama kimin söylediğini hatırlamıyorum.

Elbet Babamlar da bir gün Türkiye'ye geri dönecekti ve bu hiç bitmesini istemediğim an ve duygular da er ya da geç sona erecekti. Zaman biraz daha yavaş aksa keşke.

"Hayatım sen korktun mu?" Babamlar da geriye gidince Ferdi belirdi önümde. Omuzlarımdan tutmak için bir hamle yaptı fakat ben erken davranıp izin vermedim. "Ya sen delirdin mi Ferdi? Yemin ediyorum aklım gitti, sana bir şey oldu diye." Ona kızgındım ve bunu ses tonumdan anladığını düşünüyorum. Böyle sürpriz mi olur? Kalp krizi geçiriyordum az kalsın.

"Denizim, canım benim, aceleyle aklıma sadece bu geldi ve ışık şalterinin bu kadar sesli olacağını tahmin etmemiştim." Konuşurken söylediklerine odaklandığım için ellerimi ne zaman tuttuğunu fark etmemişim bile. Niyetinin kötü olmadığını biliyorum, asla beni üzecek bir şey yapmazdı Ferdi. Fakat benim de korkudan kalbim duruyordu az kalsın. "Deli." derken göğüsüne yumruğumla hafifçe vurduktan sonra istemsizce gülümsedim.

"Burada mı kalacağız gençler?" Babam bir anda Ferdi'nin arkasından belirince korktum. Ferdi bizim eve gitmeyi teklif edince beraber arabaya doğru yürümeye başladık. Cemre ile ben arkadan gelirken, Babam, Annem ve Ferdi önden yürüyordu.

"Cemre sende neler oldu görüşmeyeli? Anlat bakalım." Gülümseyerek saçına dokundum. Ona siyah çok yakışıyordu.

"Bildiğin şeyler Denizim." Gülümsedi ve ön tarafa işaret ederek devam etti. "Daha uygun bir ortamda anlatırım sonra." Buruk bir gülümsemeyle başımı salladım ve bir kolumu beline attım. Cemre'nin yokluğunu burada o kadar fazla hissediyordum ki, İstanbul'da hiç böyle olmamıştım. Burada kendimi çok yalnız, yabancı ve terk edilmiş hissediyordum. Ferdi yanımda olduğunda değil tabii ki de. Fakat tek başıma dışarıya çıkınca o sıcaklığı ve güveni göremiyordum. İstanbul'da durum çok farklıydı. İstanbul'da tek başınıza yaşasanız bile yalnız hissetmiyorsunuz. Ben tek başıma kaldığımda İstanbul arkadaşım olmuştu, her gün gidip deniz kıyısında konuşuyordum onunla, derdimi anlatıyordum, bazen sadece susuyordum ve yine de üstümdeki yük azalıyordu, sokak hayvanlarını besleyerek onun iyi olmasını sağlıyordum, bazen onun bir sıkıntısı olunca o bana derdini yağmur damlalarıyla şimşeklerle anlatıyordu. Belki de bazı insanların bin kelime sarf edipte anlatamadığı şeyleri konuşmadan da halletmeyi öğrenmiştik. Fakat Milano öyle bir yer değildi, Milano İstanbul gibi yaşamıyordu, en başta zaten bir ruhu yoktu. Milano içimi karartan, daraltan ve ruhumu oksijensiz bırakan bir yerdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YASAK MAÇ | Kerem Aktürkoğlu / Ferdi KadıoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin