Gözüm karşıdan açılan bir pankarta çarptı. "Bazen seni seviyorum demek senden başka kimsem yok demektir" yazıyordu. Galatasaray tribünü açmıştı bu pankartı. Bu cümleyi bir yerden hatırlıyordum fakat kimin sözü olduğunu düşünmekle kafamı yormak için oldukça kötü bir gündü o yüzden düşünmeyi bıraktım.
Hakemin düdüğüyle maç başladı. İlk 10 dakika Galatasaray daha baskılı oynamıştı, öyle ki 5 defa ceza sahasına kadar girmiş ve 3 isabetli şut çekmişlerdi. Kalede Livakoviç olduğu için tabii ki de üçü de engellenmişti. Asıl dikkat çeken nokta şutların 2 tanesini Kerem'in çekmiş olmasıydı, bu da seyircilerin hoşuna gitmişti. Gaziantep maçındaki ıslıklanmasından sonra kendini maçlara verememişti bir türlü. Ama artık eskisinden daha da iyi bir şekilde geriye döndüğünden tüm Galatasaray camiası hemfikirdi.
Okan Hoca'ya baktığımda sakin ve oyuncularını dikkatlice izlediğini gördüm. İsmail Hoca ise doğal olarak daha sinirli duruyordu, bu kadar kısa süre içinde bir kere bile atak yapamamış ve üstüne 3 defa gol yeme korkusunu yaşamışlardı.
Dakika 26'da Mert Hakan Mertens'e foul yapmıştı ve Mertens yerde kalmıştı. Hakem düdüğünü çaldığında Mertens serbest vuruşu hemen kullanmak için ayağa kalkmıştı fakat Mert Hakan topu elinden düşürüp o atak şansını engellemişti. Aralarında bu yüzden bir itiş kakış olunca tansiyon bir anda yükselmişti. Onları ayırmak için gelen 2 Galatasaray'lı oyuncunun arasında Kerem de vardı. Mert Hakan'ı orada yalnız bırakmayan Dzeko ve Ferdi de koşarak gelmişti oraya. Mertens ve Mert Hakan güçlükle ayrılmıştı fakat Kerem ve Ferdi bu sefer birbirlerine bir şeyler söylüyorlardı. Kavga eder gibi durmuyorlardı fakat bir an Ferdi'nin alaycı bir şekilde güldüğünü gördüm. Uzak bir noktada oldukları için duyamıyordum onları. İçimden hala bir sorun çıkmamasını diliyordum.
"Deniz maçı tribünden izleme cezası yemiş sinirli antrenörler gibisin." Cemre koluma girip beni biraz geriye çekti. "Bıraksam sahaya gireceksin."Nerede olduğumu görünce kendim bile şaşırdım.
"Cemre bir şey olacak diye korkuyorum." Stresten yine parmaklarımla oynamaya başladığımı fark ettim. Cemre cevap vermeyip bana 'merak etme' bakışını attı yine.
Biz konuşurken Galatasaray yine atağa çıkmış ve top Kerem'in ayağına gelmişti. Ceza sahası dışından çektiği şut Livakoviç'in parmaklarının ucundan kayıp gol olmuştu. Taraftarın bir anda gole sevinmesiyle çıkan ses yüzünden irkilmiştim. Kerem kendi taraftarının olduğu tribüne doğru koşup klasikleşmiş Harry Potter gol sevincini yapmıştı. Ferdi'ye baktığımda yüzünden ne kadar sinirli olduğunu anlayabiliyordum fakat ağzını açıp bağırmıyordu, aksine dıştan çok sakin duruyordu. Bu benim hiç hoşuma gitmemişti.
Cemre yanımda gole sevinirken, bende bu golden sonra sahada ne olacağını kestirmeye çalışıyordum. Fred'in pasıyla maç yine başlamıştı. Fenerbahçe golden sonra atak yapmaya odaklanmıştı ki bu Galatasaray'ı bir hayli zorluyordu. Çünkü Galatasaray'ın artık her atağı kesen bir Boey'i yoktu. Barış Alper sol bek mevkisinde elinden geleni yapsa da Ferdi bir şekilde sıyrılıp pasını Tadiç'e vermişti. Tadiç penaltı noktasında topla buluştuğunda sağdan gelen Abdülkerim ve Sanchez'den şık bir çalımla sıyrılıp şutunu çekmiş ve stadyumdaki 30 bin kişiyle birlikte topun ağalarla birleşmesini bekliyordu. Ancak hesaba katmadığı bir isim vardı. Torreira. Boyunun kısa olduğuna bakmayın, her an her yerden çıkabilen birisiydi ve bu şutu da Muslera'ya iş düşürmeden engellemiş oldu ve seyircinin de alkışını aldı.
Torreira'nın müdahalesinden sonra top kornere gitmişti. Topun başında duran kişi İrfan Candı. Ceza sahasının dışına giden bir orta açmıştı fakat orada Ferdi vardı. Ferdi topu kontrol edip tekrar bir orta açıp ceza sahası çizgisinin üstünde duran Szymanski ile buluşturdu. Gelişine vurduğu top kavisli bir yol çizerek Muslera'nın dahi uzanamayacağı bir köşeye doğru gitti. Rakip takımın stoperleri ile birlikte izlediği bir gol atmıştı Szymanski. Puskas ödülünü kazanabilecek bir goldü. Ferdi sevinç içinde Szymanski'nin peşinden koşup sarılmıştı ona. Onu bırakınca Szymanski gol sevincini yapmak için tribünlere doğru koştu. Stadyumdaki tüm seyirciler ve sahadaki tüm Fenerbahçeliler dahil herkes golün sahibine bakıyordu. Ferdi dışında. Bunu fark ettiğimde onunla göz göze geldik. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK MAÇ | Kerem Aktürkoğlu / Ferdi Kadıoğlu
FanfictionDeniz Sezen Koç, hayalleri olan genç bir kız, kendini sadakat ve yasak aşk arasında bulurken yapacağı seçimlerin bir başkasının hayatında nasıl sonuçlar yaratacağını tahmin dahi etmiyordu. Fenerbahçe'nin güçlü başkanı Ali Koç'un kızı olarak babasını...