27 | Kutudaki Sırlar

524 42 26
                                    

Uzun bir süre sonra Babamlara ilk defa yemeğe gidiyordum. Kupa finalinin üstünden 3 gün geçmişti ve Ferdi bu üç gün içerisinde her gün nasıl hissetiğimi, daha iyi olup olmadığımı sordu. Bu dostça yaklaşımına romantik yaklaşımından daha çok ihtiyacım olduğunu fark ettim bu sürede. Belki de ilk önce arkadaş olmayı öğrenmeliydik.

Kapıya geldiğimde yanımda anahtarım olmasına rağmen kendim girmemeyi tercih ettim. Zili çaldım. Kapıyı açan kişi Füsun Ablaydı. Onu çok özlemiştim ve sanırım o da beni. Hemen bana sarıldı.

"Nerelerdeydin sen küçük Hanım?" İçerden çok güzel kokular geliyordu.

"Yine döktürmüşsün Abla." Güldü.

"Sen geliyorsun diye kuzum! Geç bakalım." diyip arkamdan kapıyı kapattı.

"Füsun, kapı mı çaldı?" Merdivenlerden Babam iniyordu. Beni görünce hızlandı.

"Denizim, Kızım hoşgeldin!" Babam da gelip bana sıkıca sarıldı. Babamla daha bir kaç gün önce görüşmüştük aslında fakat ben de onu çok özlemiştim.

"Gel, gel hemen sofraya geçelim." Annem sanırım yoktu. Buna sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum. Tabii ki olsa belki samimiyetimizi bulma şansımız olacaktı fakat dediğim gibi kendimi onun yanında yeterince rahat hissedemiyordum. Yukarıdan sesler gelince gözüm merdivene kaydı. Merak içinde Babama döndüm.

"Annen de gelir şimdi." Babam çok heyecanlıydı. Gülümsedim. Masaya oturduğumuzda merdivenlerden birisinin indiğini duydum.

"Deniz? Hoşgeldin kızım!" O masaya doğru yürürken ben de ayağa kalkıp ona yaklaştım. Ne kadar araya yıllar girmiş olsa da sarılmak istedim ona, karşımdaki kişi Annemdi sonuçta. O şaşırmıştı buna.

Masaya tekrar oturduğumuzda bir yandan yemek yerken, bir yandan da konuşuyorduk. Annemin merak ettiği çok şey vardı, ama hayatımın yaklaşık 18 senesini bir yemeğe sığdırmakta oldukça zordu. Buna rağmen ben olabildiğince pozitif yaklaşmaya çalıştım, çünkü bugün sakin kalmamda fayda vardı. Bu yemeği ayarlarken bir hedefim vardı ve bu hedef için belki de içimde biriken öfkeyi ve kırgınlıkları yok saymam gerekiyordu.

"Bu arada Denizcim, Ferdi maçtan sonra yazın evlenme planınız olduğunu söylemiş röportajda. Siz bunu konuşup kararlaştırdınız mı? Ona göre organizasyonları ayarlayalım vakit kaybetmeden." Babam yine konuyu evliliğe getirmişti. Yutkunurken zorlandım.

"Evet, bir sorun çıkmazsa yazın evlenmek istiyoruz." Başımı kaldırmadan sıkılmış bir şekilde cevap vermiştim. Yüzümde bir gülümseme dahi yoktu bunu söylerken. Bir yudum su içtim. Babam evliliğin gerçekleştiğine sevinmeye kapılmış, Annem de aynı şekildeydi ve mutsuz olduğumu fark etmiyorlardı bile.

"Ben müsadenizle bir lavaboya gideceğim." Masadan kalkıp merdivenlerden yukarıya çıktım. Her bir adımımda gözlerim daha da doluyordu. Son basamakları bulanık görmüştüm sadece. Ezbere banyoya gittim ve yüzümü soğuk suyla yıkadım. Aynada kendimi çok yıkılmış bir şekilde görünce duraksadım. Bu ben değildim. Normalde bu kadar çabuk düşeceğim şeyler değildi bunlar, toparlamam gerekiyordu. Hem de hemen.

Saçımı sıkı bir at kuyruğuna bağlayıp, yüzümün iyice gerilmesini sağlayıp mimiklerimi kısıtladım. Böylece mutsuz olsam bile başkalarına belli etmezdim. Daha sonra Babamların odasına girip o aradığım tahta kutuyu bulmaya koyuldum. Tahmin edeceğiniz üzere geçen sefer gördüğüm yerde değildi. Ne kadar yanlış olduğunu bilsem de dolaplarını karıştırmam gerekiyordu. Çekmecelere geçtiğimde her birini didik didik aramıştım fakat hiç bir yerde yoktu. Sanki yer yarıldı içine girdi kutu. Odada bakmadığım tek bir komidin vardı. 'Tek umudum sensin' diyerek açtım ve karşıma çoraplar çıkmıştı. Elimi çekmecenin derinine atınca aniden sert bir şeye çarptı. Bu çekmecenin altı olamazdı. Hemen çorapları çıkarıp ne olduğunu öğrenmek istedim ve bu sefer içimdeki umut beni kara çıkarmadı. Bir anda aşağıdan Babam bana seslendi: "Deniz? Nerede kaldın Kızım? Tatlılar geldi!"

YASAK MAÇ | Kerem Aktürkoğlu / Ferdi KadıoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin