32 | "Beyaz Sayfaya Mürekkep Döktüm."

329 42 13
                                    

"Deniz, çabuk çık buradan ve arabaya bin." Ferdi beni eliyle geriye itti ve etrafına bakındı. Gördüğüm şeyi algılamakta zorluk çekiyordum. Bu ne demekti şimdi? Yerde kafası koparılmış bir peluş kedi vardı, tamamen kan içindeydi. Kim neden böyle bir şey yapar ki? "Deniz arabaya git dedim!" Kolumdan tutup beni arabaya doğru götürdü ve içeriye oturduğumdan emin olduktan sonra telefonunu çıkarıp birileriyle konuşmaya başladı. Yerinde duramıyordu, arada sinirlenip bacağına vuruyordu. En mutlu günümün böyle korku dolu bir olayla son bulmasını hiç beklemiyordum. 

Ferdi arabanın sağ tarafında hala telefonla konuşurken ben de o sırada etrafa bakınmaya devam ettim. Bunu yapan kişi hala buralarda olabilirdi sonuçta. Fakat hem korkup hem merak etmek böyle şeyleri kontrol altına almayı bir hayli zorlaştırıyordu maalesef. Arabanın ön camından tüm sokağı görüyordum ve lambalar sokağı çok iyi aydınlattığı için biraz da olsa içim rahatlamıştı. Ferdi'yi kavga eder gibi duyunca ona baktım. O da bana baktı bir an ve sonrasında konuşmasına devam etti. Kiminle konuşuyordu bu kadar?

Başımı tekrar önüme çevirdiğim an ön camda daha 10 saniye önce olmayan bir şey gördüm. Bir kağıt parçası. Bunu kim ne zaman koydu oraya? Yoksa ben mi fark etmedim? Orada hiç bir şey olmadığına emindim ama. O kağıdı alıp almamak arasında kaldım. Fakat bunu koyan her kimse, hala buralarda olabilirdi, belki yakalayabilirdik onu. Hemen arabadan indim. "Deniz ne yapıyorsun?" Ferdiyi dinlemeden kağıdın olduğu yere gidip etrafıma baktım önce. Yine kimse görünmüyordu ama bu kağıt parçası havadan uçup gelmemişti sonuçta, birisi koymuştu. Kimseyi göremeyince kağıdı elime aldım. "Deniz?!"

"Ferdi burada bir not var." Kaşlarını çatıp yanıma geldi. "Babanı yıkmanın tek yolu sendin. Seni bunca yıldır koruduktan sonra bizim pes edeceğimizi düşündü fakat yanıldı. Hiç bir zaman vazgeçmedik ve en sonunda bulduk seni. Bu kısa geçikme için özür dileriz. İşimizi geçte olsa halledeceğimizden emin olabilirsin Deniz. Kaçacak yerin yok, yakında görüşeceğiz." Babamı yıkmak mı? Hiç bir zaman vazgeçmedik? Ne zamandan beri peşimdelerdi bunu yapanlar?

Bu notu evdeki kedi ile birleştirince bunun bir ölüm tehditi olduğunu anlamıştım. Ellerim buz kesti, kalbim tekledi.

"Deniz bin çabuk. Polise gidiyoruz." Beynim vücudumu kontrol edemiyordu artık, gitmek istiyordum ama olmuyordu. "Deniz?" Kağıdı tutan elim titriyordu, şoka girmiştim. "Deniz bana bak." Ferdi iki kolumdan tutup beni hafifçe salladı fakat işe yaramadı. "Deniz!" Suratıma bağırdığı için irkildim. "Gitmemiz lazım!" Bağırmasından korkup başımla hızlıca onayladım. Arabaya bindim ve titreyen elimi gelinliğime bastırdım. Durmuyordu.

Ferdi hız sınırını oldukça aşmıştı, fakat hiç öyle hissettirmiyordu. Ya da ben gerçeklik algımı kaybetmiştim az önce. Polise gelmemiz kısa sürdü. Hemen arabadan indik ve gelinlik ve damatlıkla içeriye girdik, ne kadar absürt bir durum, değil mi? Ben bekleme alanında otururken elimdeki notu hala sıkıca tutuyordum. "Hanımefendi duyuyor musunuz?" Omzuma birisi dokununca irkildim. Bir polis memuru vardı yanımda. "E - evet." Gözlerimi bir kaç kez kapatıp açtım. "Su içer misiniz? İyi görünmüyorsunuz." Elinde tuttuğu suyu fark etmemiştim. Teşekkür ederek aldım ve bir yudum içtim. "Siz Ferdi beyin eşi misiniz?" Başımla onayladım. "Elinizdeki ne?" Tuttuğum kağıt parçasını görünce ne kadar sıkıp buruşturduğumu fark ettim ve hemen biraz rahat bıraktım elimi. "Bu..." Söylemeye dilim varmıyordu, birisinin benim ölümümü istediğini söylemek istemiyordum. "İşte burada komiserim." Ferdi başka bir memur ile yanımıza geldi. "Geçmiş olsun Deniz Hanım." Komiser olmak için oldukça genç duruyordu. "Sağ olun komiserim." Komiser yanımdaki memura döndü. "Caner sen bana iki koruma aracı ayarla, evin çevresinde nöbet tutacaklar." Cümlenin bitimiyle hızlıca yanımızdan ayrıldı. "Elinizdeki kağıda bakabilir miyim?" İlk başta vermekte tereddüt etsem de bize sadece yardım etmek istediklerini bildiğim için notu ona verdim. Hızlıca okuduktan sonra Ferdi'ye dönüp kısık sesle bir şeyler söyledi fakat ben ne dediğini duymadım. Ferdi başıyla onayladıktan sonra komiser tekrar masasına döndü. Yanımdaki boş sandalyeye Ferdi oturdu ve sırtını arkaya yaslayıp yere baktı. Konuşmayacağını anlayınca ben de aynı şekilde geriye yaslandım ve yere baktım. Üstümde çok ağır bir suçluluk duygusu vardı. Bu insanların benimle ne alıp veremediği var bilmiyorum ama Ferdi'nin hiç bir suçu yoktu. O bunu hak etmemişti, hem de bugün hiç.

YASAK MAÇ | Kerem Aktürkoğlu / Ferdi KadıoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin