14 | Surata çekilen Şut

731 48 11
                                    

(bir sonraki bölüm için yine 20 oy ve bir kaç yorum rica edeceğimm💗)

🌻🌻🌻

Sabah uyandığımda tahmin ettiğim gibi her şey gece olduğu gibi olmuştu. Ama beni mutlu edecek biriyle görüşecek olmam kısa da olsa yüzümde bir gülümsemeye sebep olmuştu. Cemre'nin uçağı 2 saate inecekti, İstanbul trafiğinde anca varırdım havaalanına. "Kalk Deniz, kalk." dedim kendi kendime. Yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra aynada kendimi izledim. Sanki üzerimden tren geçmiş gibi duruyordum; göz altlarım mor, gözlerim fazlasıyla yorgun, tenim bembeyaz. Vücuduma baktım sonra, zayıflamıştım. Bu kadar stresi belki psikolojik olarak kaldırabilmiştim ama fiziksel olarak asla, bunu şu an anladım.

Üstüme bir şeyler giyip hemen evden çıktım. Göz altlarımı kapatmak için makyaj yapacak ne gücüm ne de vaktim vardı. Arabama binip hemen havaalanına koyuldum. Trafik beklediğim gibi sıkışıktı ama vaktinde varmıştım. Hatta Cemre'ye çiçek alacak kadar zamanım olduğu için ona lale almıştım. Yolcuların çıktığı yerde bekliyordum onu dört gözle. Bu stresi üstümden alacak tek kişi oydu. Uzaklardan birisinin sesinin yükseldiğini duydum ama sesin nereden geldiğini tam anlayamadım. Devasa ve pembe bir bavul çeken sarışın bir kız gördüm, yanında 2 havaalanı personeli de ikişer bavul taşıyordu. Pembe bavullu kızın elinde bir süs köpeği ve yüzünün yarısını kaplayan bir güneş gözlüğü vardı. Özgüveni ve aurasıyla tüm insanların bakışlarını kendine kitlemişti, tabi beni de. Artık kim olduğunu anlayacak kadar yaklaştıklarında bir anda durdu kız ve gözlüğünü çıkardı. Bana mı bakıyor?

"Deniz?" diye yankılandı bekleme alanı. Kaşlarımı çatıp, gözlerimi kıstım. "Cemre?" Bana doğru koşmaya başladı. Cemreydi bu. Ben de ona doğru yürüdüm ve o 7 yıllık özlemi bir sarılmayla sonlandırmıştık. "Seni o kadar çok özlemişi- Kızım bu halin ne senin?" Haklı bir isyan çünkü şu an tam bir madde bağımlısı gibi duruyordum. "Beni boşver de sen saçlarını ne zaman sarıya boyattın? Kadıköyün siyah meleğine noldu?" dedim gülerek. Kadıköyün siyah meleği onun lakabıydı. Fenerbahçe'nin her maçında tribünlerde göründükten ve kısa ve siyah saçlarıyla öne çıktıktan sonra sosyal medyada ona bu ismi takmışlardı. "Ay sorma hiç, italyan bir çocukla tanışt-, off boşver uzun hikaye, sonra anlatırım. Önce seninle bir kahvaltı yapalım kurt gibi açım sonra dertleşiriz." diyip omzuma koydu elini. Sonra arkasında bavullarını taşıyan personele dönüp takip etmelerini işaret etti.

"Cemre dün 2 bavul diyordun 5 bavulla gelmişsin, ne yapacaksın bu kadar kıyafeti?" dedim şaşırarak. "Artık buradayım kuzum, senin düğününe kadar gitmem artık." Düğünün asla olmayacağını şu an ulu orta söyleyemezdim. "E harika bir haber bu, kaç yıldır yoksun zaten biraz vakit geçirecek zamanımız olsun." demekle yetindim.

Arabaya geldiğimizde bütün bavulları bagaja sığmayınca onları başka bir araçla evine gönderdi. Kahvaltı için onu hep gittiğimiz, deniz manzaralı kafeye götürdüm. Eminim o da çok beğenecektir.

"Deniz o kadar merak ediyorum ki her şeyi, çabuk anlat çabuk" dedi sandalyeye oturken. Kısaca gülümsedim ve oturdum ben de. "Ee nasıl gelişti olaylar?" Sorularıyla delik deşik etti beni.

"Cemre biz gerçekten nişanlanmıyoruz." diye çıkıverdi ağzımdan. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. "Yani formalite olarak nişanlanacaktık ama artık o da olmayacak" Ağzı açık kaldı. Aklında nasıl aşk senaryoları kurduğunu bir o bir de Allah bilir. Cemre şaşkınlıktan çıkana kadar garsona siparişlerimizi söyledim. "Deniz nasıl? Ne demek formalite?" dedi etrafa bakarak. Daha saat erken olduğu için çok insan yoktu etrafta. Konuşmak için de çok güzel bir yer, seviyorum kafeyi. "Benim Babam ve Ferdinin Babası istedi bu evliliği, aslında Ferdi'nin Babası benimkini 'zorla' kabul ettirmişti...." diye başlayarak en başından anlattım tüm olanları, tabi Ferdi'ye aşık olduğum zamanlar çok konuştuğumuz için her şey daha çok şoke ediyordu onu. Keremle olanları da anlatmayı unutmadım tabi ki. "... anlayacağın kafam allak bullak oldu Cemre, yüzümün bu halde olmasının sebebi de bunlardı." Cemre bir lokma bir şey yiyemedi, ben de aynı şekilde.

YASAK MAÇ | Kerem Aktürkoğlu / Ferdi KadıoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin