7 | Defne'nin yardım melekleri

952 55 6
                                    

(bir sonra ki bölüm için 7 oy ve bir kaç yorum rica edicemm💗)

Sabah uyandığımda bitki çayını içer içmez uyuduğumu fark ettim. Baya uzun bir süre uyumuşum. Doğrulup başımın hala ağrıdığını hissettiğimde kendi kendime ofladım. Elimi başıma götürdüğümde fazlasıyla sıcak gelmişti alnım. Hemen bileğimin iç tarafıyla tekrar kontrol ettim. Ateşim vardı. Bir bu eksikti zaten. Yatağımdan çıkıp kendimi zorlayarak soğuk bir duş aldım. Bu iyi gelecekti ama çok üşüyordum. Aynaya baktığımda hiç hasta gibi görünmüyordum. Üşüdüğüm için bir yaz günü için fazlasıyla kalın kıyafetler giymeye karar vermiştim. Kışlık olmasa da pantalon ve ince bir sweat giydim.

Telefonumun çalmasıyla yatağıma döndüm. Bilinmeyen numara. Allah allah kimdi ki bu? "Efendim?" diyerek açtım telefonu.

"Siz beni dün aramışsınız, buyrun" dedi karşımdaki. Defne'nin Babası Can bu!

"Evet, evet merhaba Can bey, Deniz Sezen Koç ben, sizinle geçen gün kafede karşılaşmıştık, Kerem bey'in masasında." diyerek kendimi tekrar tanıttım.

Kısa bir sessizlik sonrası konuşmuştu. "Hatırladım sizi, buyrun efendim niye aramıştınız? Bir kusurumuz mu oldu?"

"Hayır, hayır asla. Ben sizi Defne için aramıştım aslında, iş arkadaşınız kızıyla ilgili problem çıktı diyince merak ettim. Kötü bir durum yoktur inşallah." Dua ediyordum içimden, allahım ne olur kötü bir şey olmamış olsun diye.

Uzun bir süre sustu ve iç çekti. Titrek bir sesle "Durumu bir anda kötüleşti ne olduğunu anlamadım." dedi. Gözlerimi kapattım. Başımdaki ağrının şiddetlenmesiyle birlikte cevap veremedim.

"Siz hiç merak etmeyin Defne atlatacaktır bunları, Kerem bey'in anlattıklarıma göre çok güçlü bir kızmış!" diyerek motive etmeyi çalıştım ama o da bir Baba sonuçta, korkuyordu. "Hangi hastanede olduğunuzu sorabilir miyim?" Belki bir yardımım dokunur, Babamın tanıdığı doktorlarla görüşüp başka bir hastaneye aldırabilirdik.

"Başakşehir hastanesi", dedi kısık bir sesle.

"Bugüm mutlaka uğrayacağım, siz gönlünüzü ferah tutun her şey yoluna girecektir. Görüşmek üzere" diyip telefonu kapattım.

Ayağa kalkar kalkmaz kapım çaldı. "Gel" dedim çantamı alırken. Babamdı.

"Kızım nereye böyle apar topar? Daha az önce ateşin vardı." dedi endişeli bir şekilde.

"Ateşim olduğunu nerden biliyorsun Baba?" derken kısa bir süre ona bakıp tekrar çantama eşyalarımı koydum.

"Sen uyurken yanına geldim az önce. Ateşin çoktu, hemen düşmeyeceğine göre dışarıya çıkamazsın şu an" dedi kararlı bir şekilde.

"Baba düştü düştü, hem ben soğuk bir duş aldım o çok iyi geldi." diyip kapıya, yani Babama doğru yürüdüm. "Hatta al bak" diyip alnımı kaldırdım ona doğru.

Hemen alnıma uzun bir öpücük kondurup ateşimi ölçtü. "Evet biraz inmiş ama bence yine de dışarıya çıkmamalısın kızım, hem nereye böyle demin de cevap vermedin?" Çok soru soruyorsun Babacım.

"Hastaneye gidiyorum Baba, ama bir arkadaşım için. Hem kötüleşirsem hastanede muayene ederler merak etme sen!" diyip yanağına bir öpücük bırakıp yanından geçip hastaneye doğru yol aldım. Bu baş ağrısı hiç dinmeyecek miydi acaba.

YASAK MAÇ | Kerem Aktürkoğlu / Ferdi KadıoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin