Cehennem gibi geçen 2 hafta sonunda hâlâ misafir gelmeye devam ediyordu, tüm Van'ı toplasan bu kadar insan çıkmaz. Balmanlar baya büyük bir aşiret olmalı.
Birkaç kez akşam yemeği ve kahvaltıyı bana hazırlatmışlardı, neyseki mutfak bilgim iyidi ve bu konuda sıkıntı yaşamamıştım. Tek sıkıntı çok kalabalık bir aile idi biz sadece dört kişiden oluşurken onlar fazlaydı benim için
Üstüme hızlıca kıyafetleri geçirip, saçımı yapmaya başladım, banyoya giren Çınar ile bakışlarım ona döndü o ise hiç takmadım günaydın mırıldanarak dişlerini fırçalamaya başlamıştı, o içeride giyinmiş ben banyoda, üstlerimiz birbirine benziyordu istemsizce mutlu oldum seviyorum çift tarzında giyinmeyi, ama Çınar beyin her zaman ki haliydi. klasik gömlek pantolon adamıydı. Kışın da böyle devam edecek mi diye meraklanmadım değil
Takılarımı takarken oda yanıma gelmişti benim çekmecemde görmesini istemediğim birkaç aksesuar olduğu için hızla bir saat ve bileklik alıp kapatmıştım.ben onları takarken oda kendi takılarını takıyordu
Birlikte hazırlanıp aşağı kahvaltıya indik. Bugün işe gidecek olmam beni keyflendiriyordu. Benim için oldukça uzun zaman geçmiş durumdaydı. Biraz boya ya bulanma ihtiyacı hissediyordum hem dayım kafeyi idare etse de endişelenmiyor değildim.
Masada birçok kişi gözlerini bize dikmişti. Her zaman ki gibi. Ne aradıklarını anlamıyordum açıkçası, özellikle adının Zeynep olduğunu öğrendiğim, babam ile evlenmesi gereken görümcem. Inanılmaz bir nefret ile bakıyor oluşu beni ürkütmüyor değil. Sadece neler yapabileceklerini bilmiyorum o kadar
Tabağıma sessizce birkaç şey eklerken kimseden ses çıkmıyordu. "Şehnaz halam hiç gelemyecek mi?" Küçük çocuğun sorduğu soru ile Çınar hariç herkesin bakışı ona döndü, "öyle bir halan yok artık" babasının yani kayınçonun lafıyla çocuğun omuzları düştü. Şehnaz pek sevecen birisi olmalıydı. Sevgili abicim tanıştırmış olsaydı bende bilirdim. Kendi içimden sinirle söylenirken Zeynep abla(!) Bana seslendi
"Nereye böyle Deniz bey?" Gözleri ile beni süzerken kirpiklerim altından ona baktım. Seni ne ilgilendirir ki? "Işlerim var" kısa cevabım ona gereksiz olduğunu göstermek içindi ama "iş mi?" Alayla sorup gülmüştü, şuan masanın odağı bizdik
"Evlilikten kaçmayacağın ne belli, malûm sizin soyunuz da var" soktuğunu düşündüğü lafa elimde ki çatalı bırakarak yanında ki sessiz sedasız olan kocasına baktım, yazık dercesine
"Belli değil tabi, ama sen benden daha iyi bilirsin soyumuz, aşkından ve sevgisinden vazgeçmez," elimi Çınar'ın elinin üstüne koyup "değil mi bahar'ım" diye sordum. Bu babamın anneme olan sesleniş idi. ilk ve sonbaharın arasında kalan yaz ve kış, kısaca tüm zamanlarımın sultanı demekti. Çınar'ın beni onaylaması ile bakışlarım Zeyneb'i buldu, sinirle bana bakıyordu
Ben yemeğime dönerken Çınar yerime açıklama yapıyordu "abla, eski defterleri kurcalmayasın, işin ucu Deniz'e değerse, seni uca mermi niyetine bağlarım, Deniz saygı çerçevesi içerisinde istediğini yapar, ha olurda bir kusur yapar ise ki bunun mümkünatı yoktur Deniz öyle birisi değildir. Ailemize yakışır şekilde usul ve adap ile dile getiresin. Afiyet olsun."
Çınar'ın sözlerinden sonra ayaklanması ile bende ayaklanmış, birlikte salondan çıkmıştık. Sessizce arabaya binmiş, sorduğu kafenin yerini söyleyerek aynı sessizlikle devam etmişti
"Masada söylediklerim senin içinde geçerli Deniz. Olurda rahatsız olduğun bir durum olursa çekinmeden söyle" kafam ile onu onaylamış ve geldiğimizi söyleyerek kafeyi işaret etmiştim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞMAK (BXB)
ChickLit"...bu evliliğin gerçek olmasını istiyorum" evlenmek zorunda kalan bir çifti konu alıyor, nefret içerikli bir ilişki değil