Bu sefer Paris'e gittiğimiz uçakla gittik nedenini sormamıştım. Aklımda hala bugünkü mesaj vardı ama bir daha gelmemişti.
Her zamankinden sessiz geçen yolculuğun kısa oluşu ile çok takmamıştım. Çınar'ın emri ile büyükçe bir kutu bineceğimiz arabanın bagajına konulurken her zamanki konvoydan farksız yola koyuldu. Beş dakika sürmüşü varmamız. Bu güç gösterisini anlamıyordum.
Hafifçe uzayan saçıma baktım bir ara kestirsem iyi olurdu. Çınar'la arabadan indikten sonra etrafata koruma amaçlı dikilen adamlar bulundukları yerde oturanlar ayaklanmış, ayakta olanlar ise yönünü Çınar'a çevirmiş saygıyla kafa eğmişlerdi. Saygıdan ziyade korkuyu sezereken Çınar alışık olduğu duruma elimi tutarak içeri girmişti. Büyükçe şaşalı bir salonun ucu bucağı gözükmüyordu. Çınar'ı gören herkes ayağa kalkerken kaşlarımı çatmamak için zor duruyordum
"Neden herkes birden ayaklanıyor? Yaşlılar?" "düğün bir saat önce başlaması gerekiyordu" "geç mi kaldık yani ama niye beklediler?" "ben olmadan düğünü başlatamazlar" "saçma değil mi?" "sandığın tüm saçmalıkların burada tek bir anlamı var" bakışlarını yoldan çekip gözlerime dikti. "Güç" derince yutkundum haklıydı adam ödürmenin iğrençliği bile burada güç olarak geçiyordu.
Damat ve gelinin yürüdüğü uzunca yolu Çınar'la yürüyorduk en uçtaydı bizim masa. Cihan abinin karısı yani yenge beni görünce şaşırmış ve sarılmış. neye şaşırdım heralde son olaydan gelmeyeceğimi düşündü.
Çınar annesine bakmadan yerine geçecekken masaya yaşlıca bir kadn gelmiş herşeyi görebileceği bir yere geçmiş Çınar'ın karşısına dikilmişti. İksinin bakışlarında sevgi yoktu. Kadın Çınar'a elini öpmesi için uzatmış Çınar ele bir bakış atmakla yetinmişken hala aykta Çınar'ın oturmasını bekleyen herekse bakmıştım. Çınar, yavaşça uzatılan eli öpünce şaşırmıştım kim bu kadın.
"Çınar'ım az konuşak?" Annenin konuşması ile ona döndüm oğluna az daha ağlayarak bakacaktı. Kafam iyice karışırken. Çınar annesi ile duvar kenarına geçmiş, Çınar'ın onayı ile düğün başlamıştı.
"Gelin el öpmeyecek misin?" Gözlerim yengeme kayınca onun bana baktığını gördüğümde tanımadığım kadına döndüm. Bana diyordu. Çınar'ın bile öptüğü eli bükecek değildim. Yavaşça kadının yanına varmış uzattığı eli öpüp anlıma koymama rağmen bana pek bir memnuniyetsiz bakmıştı.Yerlerimize otururken başım dik alanı izliyordum. Pek çok kişi gelip tanımadığım kadınla sohbet etmeye çalışıyordu çünkü çok fazla kişi vardı.
Bakışlarım Çınar'a kayarken annesiyle konuşmaya devam ediyordu. "Ana ile oğulun arasına girmekten pek memnun görünürsün ha" bana yönelik kinle konuşan kadına boş boş baktım. Bu tarz kadınlar kitapta yok muydu sadece yahu
"Cevapta vermez hadsiz" "yapmadığım bir şeyin sorumluğunu üstlenecek değilim hanımım" bastonunu iki de bir yere vuruyor kinle bakıyordu. Önümdeki içecekten zar zor yudum almama sebep alıyordu. "Yapmadığın şey değildir öyle mi? Güldürmeyesin beni küçük yılan"
Hakareti ile bakışlarım sabır dinlercesine yengemi bulurken bana üzgün üzgün bakıyordu. Yapabileceği bişey yoktu bende sessizliğimi korumaya karar verdim.
Anne yerine dönerken Çınar yoktu. Yüz ifadesi kalktığına nazaran daha rahattı. Bana hafifçe gülümsemiş kaşlarımı çatmamak için zor durmuştum.
Masadaki tek erkek ben olunca yavaşça ayağa kalktım. Değişik ağızın konuşmasını zar zor anlarken sohbete katılmak istemiyordum.
Ayağa kalkan bana dönen bakışları hissederken telefonumu cebime sıkıştırdım. "Nere gidersin böyle destursuz gelin?" ne gelini be? demek istesem de yavaşça ona döndüm. Kafayı yiyeceğim. Herşeye izin mi alacaktım şimdi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞMAK (BXB)
ChickLit"...bu evliliğin gerçek olmasını istiyorum" evlenmek zorunda kalan bir çifti konu alıyor, nefret içerikli bir ilişki değil