Sabah hemen kahvaltıdan sonra yola çıkmıştık. Parmaklarım ile kapıya ritim tutuyordum rahat rahat. Dudaklarımda karıncalanmalar başlamıştı fark etmemiştim. Isırıp duruyordum ensemden belime doğru inen ter damlası ile tuttuğum ritim durdu. Bişeyler oluyordu gözlerim yavaşça buğulamaya başlamıştı. Şeker, şeker alsam iyi olurdu.
Elimi arka koltuktaki çantama atıp hızlıca içini karıştırmaya başladım yoktu. Kalmamıştı. Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Bişey mi arıyorsun?" Kızaran gözlerimi Çınar'a diktim. "Şe.şeker?" Bişeylerin ters gittiğini anlamıştı elbet. Hızla arabayı sağ çekmişti. Elini kafamın arkasına koymuş düşmemesi için uğraşmıştı diğer eli ise torpidoyu açmış içerisini karışıyordu. Paket açılma seslerini duymuştum sonra ise ağzıma sokulan çilekli şekeri.
Gözlerimi yummuştum ağzımın sıcaklığı ile erimesini bekledim ufak ufak nefesler alıyordum. Gözümün kenarından intihar eden gözyaşına imrenmiştim fakat oda benim gibi başarısız oldu. Çınar baş parmağı ile yakalamıştı. Aynı parmak yüzümü yavaşça okşuyordu. Öne doğru uzanıp pencereyi en sona kadar açtı. Serin hava içeriyi soğurken. yanlışlıkla derin nefes aldım. Başıma giren ağrı ile yüzümü buluşturdum. Bu sefer iki eli ile kafamı tutmuş göğsüne yatırmıştı. Bilincim tamamen kapanana kadar o halde olduğumuzu hatırlıyordum.
Yazardan ;
Çınar düzenli nefes alan Deniz'le derin bir soluk bıraktı. Rezan onu daha önce uyarmıştı ama ile defa karşılaşıyordu. Neyseki arabada ne olur nolmaz diye şeker bulundurmuştu. Deniz'in pozisyonunu bozmamaya çalışarak telefonunu çıkarıp 'Rezan' adlı kişinin üstüne tıkladı. Telefonunu kulağına götürürken birkaç çalıştan sonra açıldı.
"Alo?" "Selamün aleyküm ben Çınar Balman" "aleyküm selam Çınar bişey mi oldu?" Çınar Deniz'e kısa bir bakış attıktan sonra cevapladı "emin değilim ama Deniz kötü oldu-" daha devamını getirmeden Rezan'ın endişe dolu sesi kulaklarını tırmaladı "nasıl kötü oldu, iyi mi şuan, nerdesiniz? çantasında şeker olmalı, kalmadı mı?-" Çınar susmayacağını anlayınxa sözünü kesti "yok kalmamış sanırım arabada vardı öyle verdim. Fakat ne yapmam gerekiyor şuan onu bilmiyorum" Rezan rahat bir soluk alınca Çınar endişelenecek bişey kalmadığını anlamış oldu ve rahatladı
"Düzenli soluk alıyor mu bayılmıştır birazdan ayar" bayılmış mı?! Şaşkınlıkla Deniz'e döndü "nasıl bayıldı? Uyumuyor mu şuan yani niye bu akadar rahatsın?" "Sakin ol oğlum. O çoğu zaman kısa kısa şuur kaybı yaşar maalesef çok süremez nefes alışverişi düzenli ise bir sıkıntı yoktur. Fakat neden yanında şekerli şeyler taşımıyor? Daha önemlisi ilacını en son ne zaman aldı ki tetiklendi?" Bilmiyordu Çınar. Şuan telefondaki adama son derece mahcup hissediyordu.
Flashback
"Evet dinliyorum" Çınar ruhsuz bakışlarını Rezan'a dikmişti. Rezan hala olayların hızını atlatamamıştı o gün. Omuzlarını dik tutmuş gözlerini karşındaki kehribarlara dikmişti.
"Senden tek bir ricam vardır Balman." Çınar kaşlarını çatmış ve ne olduğunu sormuştu.
"Deniz'im hasta. Hipoglisemi yani kanındaki şeker oranı düşük. Şeker alımı ile dengelencek birşey değil. Sadece gerektiğinde kullanabileceği birşey. Fazlaya ve aza kaçmadan kullanabileceği. Krizleri tutabilir. İlaçlarını vaktinde alırsa kriz yaşanmaz ama ara ara durduk yere bayılabilir. Artık alışık olduğu için Bayılacağını önden anlıyor birkaç saniye önce sadece. Böyle durumlarda kriz durumlarında hızlıca yoğun şekerli şeyler tüketmesi gerekiyor. Yanından ayırma şeker olur mu?. O benim Rabbimden emanetimdir. Benden gidiyor artık bir daha görebilir miyim meçhul hal böyleyken senden tek istediğim. Onu korumandır. Ben yapamam artık ama sen yaprsın. Eğer olurda Deniz'ime bişey olursa o zaman taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmam. Emanete sahip çıkmak gerekir."
Uzun soluklu konuşmasını noktalandırmıştı Rezan. Bundan sonrası Çınar'a aitti. "Emanetine sadakat göstereceğim Rezan"
Flashback bitti
"Çınar?" Rezan uzun sessizliğin ardından varlıklarını yokladı. "Burdayım uyandığında hastaneye götüreceğim." "İyi olur en son testleri düğünden iki hafta önceydi kontrole gitmesi gerekir" "tamam sağolasın" telefonu kapatmış ara koymuştu. Bakışları Deniz'in beyaz yüzünde gezintiye başlamıştı. Çok ve uzun kirpikleri ıslaklığını yitirmişti. Göz kapakları birer perde gibi masmavi denizleri anımsatan gözlerini perdelemişti. İnce sivri burnu dikti. Ne kadar dik gözüksede Deniz uysal biriydi Çınar bunu bir ay içinde fark etmişti. Herşeyle uyum sağlayan ama keskin sınırları olan biriydi. Gereksizlikleri hiç yoktu. Çok konuşmazdı ama güzel gülerdi. Dalmış bir şekilde düşüncelerini salarken ona yaslanan beden harektlendi. İnce uzun parmakları saçları arsına girmiş yavaşça doğrulmuştu. "İyi misin?"
Ana karakterden;
Harika bir baş ağrısı ile gözlerimi araladım gelen soru ile kafamı kaldırdım birkaç saniye boş boş baktım. Nasıl olduğumu bilmiyordum. Durduğumuz yerden ayrılmamıştı. Kuru dudaklarımı yalayarak ıslattım. Kendime gelebilmek için birkaç kez gözlerimi kapatıp açtım bu sırada Çınar önüme ağzı açık bir su şişesi tutmuştu. Titreyen ellerim ile yavaşça tutup birkaç yudum aldım şeker ağzımı pütürleştirmişti. Nefret ediyorum bu durumdan artık.
Sessizce cevap bekleyen Çınar'a döndüm suyu azatarak "teşekkür ederim. iyiyim evet" sesimi ilk kez duyan kişi bile yorgun olduğunu söylerdi "tamamdır şimdi ilk iş hastahneye gidiyoruz tamam mı?" Hastahane mı kusacağım "hayır hayır gerek yok eve gidelim dinlenirim" "elbette gerek var ilaçlarını ve teslerini kontrol etmeliyiz" bu kadar bilgili olması garibime gitmişti "sen.. sen bunları nerden biliyorsun?" Beni güzelce koltuğa yatırmış kemerini bağlamıştı arabayı çalıştırıp sürmeye başlarken "bırak nerden bildiğimi sağlığın önemli öyle yapacağız o kadar" itiraz istemeyen sesi ile bende kendimi yormak istemedim öylece akıp giden yolu izledim. Son iki yolculuğum kötü geçmişti. Eve gidip uyumak istiyorum. Kendi kendime hastalığım konuunda baş başa kalmakta istemiyorum zira kendime olan nefretim gün yüzüne çıkardı.
Hastahneye gelmiş hızlıca kayıt işlemlerini halledip doktoruma gitmiştik. Oda hızlıca beni oturtup kan almış ve beklememizi söylemişti. Odanın içinde kimsenin olmayışı ve kapının kapalı oluşunun rahatlığı ile "şimdiden pişman oldun gibi ha" yerdeki bakışları beni bulurken yine dün geç uyumasının -uyudugundan bile şüpheliyim- ve uzun süreli araba kullanması nedeniyle kızarık gözleri beni buldu. "Anlamadım?" Güldüm "evlendiğine diyorum. Hep bu halimle uğramak zorunda kalıcak olmamdan bahsediyorum gerçi uğraşmak zorunda da değilsin ama" gözlerini devirmiş "saçmalama elbet uğraşacağım hem uğraşmak bile denmez eşimsin elbet ilgileneceğim"
neden böyle demişti ki. Biz resmiyet üzerinde evliydik. Formalite. Neden gerçek bir evlilik gibi- ah doğruya Deniz o bizim arkadaşımız. Arkadaşımız.Sessiz geçen beklemeler sonucu testler her zamanki gibi ama bir tık daha tehlikeli şekilde çıkmıştı o kadar. Doktor dua etsin de Ediz o kızla öyle geldiğinde benim şeker tavana vurup gebermemiştim.
İlaçlarıda akıp konağa geçtik birde burda soru yağmuru neden hastaneye gittik, halalar ne dedi, sağlığım daha da bozuldu mu? Falan filan. Yahu ben gözlerimi zor açıyorum siz ne anlatıyorsunuz be ya
Hemen kapı girişinde olduğumuz için Çınar'ın kolunu şöyle bir çektim. Bana doğru eğilirken diğerleri kendi tartışmaları ile uğraşıyordu. "Odaya gidelim lütfen" beni onaylamış belimden yönelterek kimseyle açıklama yapmadan odaya geçmiştik. Arkamızı dönmemizle sesler kesilmişti gerçi. Bir an önce toparlanmam gerekti lanet ilaçları nerde kaybettim ben ki bu hale geldim. Göz kapaklarımım uçlarına demir bağlamış gibiydiler. Çınar benim için pijama çıkarmış beni banyoya yönlendiriyordu ki durdum ve rastgele üstümü çıkarmaya başladım. Neden utanmayım ki. Elindeki siyah pijama takımını giyerken o diğer kıyafetleri banyoya götürmüş kirli sepetine atıyordu. Bende takılarımı çıkardım. Gelip çıkardığım takıları komodin üstündeki süs tabağına koymuş yatağı açmış ve uzanmamı sağlamıştı. Bir aydır uyuduğum koltuktan sonra yatağın yumuşaklığı ile mest olmuştum gözlerim kendiliğinden kapanırken üstüm örtülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞMAK (BXB)
ChickLit"...bu evliliğin gerçek olmasını istiyorum" evlenmek zorunda kalan bir çifti konu alıyor, nefret içerikli bir ilişki değil