28. Bölüm

5 2 6
                                    

"Özür dilerim, çok, çok özür dilerim. Chris... Affet beni..."

Kanlı ellerim ve kirli elbiselerime aldırış etmeden koşmaya başladım. Koştuğumda bu kabusun yok olacağına inandım. Evde yatağımda kan ter içinde uyanacağımı umdum.

Ve işte o an, orada, cesedin yanında, ellerimdeki kanlı eldivenlerle ve ruhumdaki derin boşlukla, gerçekliğe dönmenin zor bir görev olduğunu anladım. Kaçış yoktu; suçun ve kabusun derinliklerinde kaybolmuştum.

Bu sefer kabusum gerçekti ve ben, onu nasıl yöneteceğimi bilmiyordum.

🕯️

"Çünkü eminim ki ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdi var olanlar, ne gelecek olanlar, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de başka herhangi bir yaratık, bizi Rabbimiz Mesih İsa'dan olan Tanrı'nın sevgisinden ayırmayacaktır."

-Yeni Romalılar 8:38-39

"Karanlığın içinde kaybolduğum her an, fısıltılar beni yeniden kendime döndürdü; belki de hayaletler bizden daha gerçekti...

"Karanlığın içinde kaybolduğum her an, fısıltılar beni yeniden kendime döndürdü; belki de hayaletler bizden daha gerçekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🕯️

Soluk soluğa kapımın önüne vardığımda bedenim koşmaktan kan ter içinde kalmıştı. Ruhum benden ayrılmış gibi sersemlemiştim. Ne yapacağım, kime gideceğim büyük bir meçhuldü. Bundan sonra bana ne olacaktı? Büyük ihtimalle tutuklanacaktım, akli dengemin yerinde olmadığını söylersem akıl hastanesinde kalacaktım. İtiraf etmem gerekiyordu, Victor'la konuşup bu yükten azâd olmalıydım. Sonsuza kadar bu suçla yaşayamazdım. Ama ya gördüklerim birer hayalse? Daha önce de ormanda ellerim kanlı hâlde Sarah'ı görmüştüm. O da öylesine canlı gelmişti ki gözüme, şu anda bile net bir şekilde hatırlıyordum.

Evet, bir sanrı görmüş olmalıydım. En yakın arkadaşımı öldürecek kadar cani olmuş olamazdım. Tam düşüncelere dalıp odama çıkacaktım ki kapının çaldığını duydum. Bu saatte kimin gelmiş olduğunu tahmin edemesem de kaçacak bir yerim yoktu. Ufak adımlarla elimi kapı koluna götürdüğüme kalbim gümbür gümbür atıyordu. Sanki şu an patlayacak ve ölecekmişim gibi...

"Ah, tam da seni arayacaktım bende. Bu saatte açmayacağından o kadar emindim ki..."

Birkaç adım geriye doğru sendelediğimde duvara çarpmamla durdum. Ben bu sefer gerçekten delirmiş olmalıydım! Az önce yerde kanlar içinde yatan Chris, şu an tam karşımda bana gülümseyerek bakıyordu. Ruhum bedenimden ayrılmış olsaydı, ancak bu kadar tepkisiz hissederdim kendimi.

"Hey, dostum, iyi misin?"

Bana yaklaştığında koluma girerek iyi olup olmadığımı ölçermişcesine elini alnıma götürdü. Elleri buz gibi soğuktu, bir ölünün elleri soğuk olmalıydı.

Hayaletin Fısıltıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin