8. Bölüm

106 35 226
                                    

"Ne çok gezen bilir, ne de çok okuyan. En çok cahil bilir, o her şeyi bilir..."

"Ethan, sanırım bir terslik var. Bu bir cinayet olabilir."

Neden bu kanıya vardığını sorduğumda buluşmamız gerektiğini söyledi. Bende hiç tereddüt etmeden evimin adresini söyledim, acilen neler döndüğünü anlamam gerekiyordu. Victor bir saate geleceğini söyleyerek telefonu kapattı. Gerginlikten yerimde duramıyordum nerdeyse, ayağa kalkarak evin içinde volta attım. Gerçekten olabilir miydi böyle bir şey? Tahminlerimde haklı çıkmış olabilir miydim?

Sarah intihar etmemiş miydi?

"Peki, diyelim intihar etmedi. Kim öldürdü o zaman?" Ya da ne? Bu fikrimi Victor'a söylesem büyük ihtimalle bir uzmana başvurmam gerektiğini söylerdi, bence de mantıklılıydı aslında. Ama son yaşadıklarım o kadar garipti ki artık ne düşünmem ve ne yapmam gerektiğine karar vermekte zorlanıyordum. Neye inanmam gerektiğini şaşırmıştım resmen.

Her zaman insan duygularını ve psikolojisini iyi anlamaya çalışmıştım. Ama söz konusu benim duygularım olunca, önüme sadece ucu bucağı gözükmeyen bir uçurum çıkıyordu. Oldum olası yükseklikten korkardım, sırf bunu yenmek için türlü aktivitelere katılmıştım. Korktuğum ne varsa hepsinin teker teker yüzüne bakar ve onu yenerdim. Ama bu sefer farklıydı. Korkuyordum evet, bunu inkâr etmek beni korkak yapmazdı. En büyük korkaklık, korkularını itiraf etmemektir. Bir insan zayıflıklarının farkına varırsa güçlenir, kusurlarını bilirse güzelleşir ve hatalarından ders alırsa akıllanır. Doğanın kanunu böyledir, güçlü olan kazanır.

Güçlü bir fırtınanın içinde sıkışıp kalmıştım âdeta. Gidecek yer, görülecek yüz göremiyordum. Fırtınalı günler de elbette geçip gidecekti, ama ondan sonra yine aynı kişi kalmayı başaracak mıydım? Fırtınaya giren Ethan Williams'la fırtınadan çıkan kişi aynı kalacak mıydı?

Bir saati aşkın bir süre sonra nihayet kapım çaldı. Hızlı adımlarla hemen kapıyı açtım. "Hoş geldin," dedim Victor'u içeri davet ederek.

"Hoş buldum, kusura bakma bu saatte rahatsız ettim." İçeri geçtiğimizde yorgun bir hâlde koltuğa oturdu.

"Hayır sorun değil, bir şey içer misin?" Victor minnetle başını salladı.

"Sert bir kahve mümkünse, başım çatlıyor." Benim gibi baş ağrısından muzdaripti, sanırım ikimizin de düzgün bir uykuya ihtiyacı vardı. Gözleri uykusuzluktan şişmişti, bıraksam kesinlikle uyurdu.

Mutfağa giderek ikimiz için de sert bir kahve hazırladım zira gerçek anlamda ihtiyacımız vardı. Bardakları alarak oturma odasına girdim, Victor başını ellerinin arasına alarak arada parmaklarını oynatıyordu. Uyanık olduğunun tek belirtisi hareket eden parmaklarıydı.

Hayaletin Fısıltıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin