Kitap

189 21 23
                                    

Üstümdeki Kağan'ın tişörtüyle yatağa oturmuş, onu izliyordum. 

Pantolonunu giydikten sonra bana baktı. "Baya zevk alıyor gibi duruyorsunuz hanımefendi." 

Başımı aşağı yukarı sırıtarak salladım. 

Bu hareketim onu güldürmüştü. 

Dolabından tişört almak için döndüğünde gülümsemesi büyüdü.

"Sen benim dolabıma mı yerleştin?"

"Evet. Biraz senin kıyafetlerinin düzenini değiştirmiş olabilirim."

"Hoşuma gitti."

Bir tişört alıp üstüne geçirdikten sonra dolabının en üst rafından saç kurutma makinesi çıkardı. 

"Masamın önüne otur da saçını kurutayım. Yatağın yakınında priz yok. "

Bu teklifi reddedemezdim. 

Sandalyesine oturdum.

Kağan saç kurutmasını prize takarken "Asena." dedi.

Ona baktım.

Gözleri masasına dizilmiş romanlardaydı. Daha doğrusu onun kitaplarının arasına koyduğum romandaydı. 

Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar adlı kitabını uzanıp aldım. Kitabın sırtı, içine konulmuş çiçeklere rağmen kırılmadan duruyordu. 

"Bu kitap..."

"Senin bana hediye ettiğin roman." diye cümlesini tamamladım. 

"Bu hediyeyi hazırlamam aylarca sürmüştü."

Gülümsedim. "Biliyorum."

Ona baktım. "Bana aldığın her çiçeği kurutup arasına koydum. Altını çizip not düştüğün her bir sayfada aldığın başka bir buketten çiçek var."

"Okur musun bana?" diye sordu.

"Aralardan mı?" diye sordum, merakla.

"Hayır. En baştan. En baştan bana okur musun bu kitabı?"

Gülümsedim.

"Okurum."

"Öyleyse dinliyorum."

Kağan saç kurutmasını çalıştırırken ilk sayfayı açtım. Kitap on üçüncü sayfada başlıyordu.

Okumaya başladım.

"...Neden alçak sesle konuşuyorlar? (Düşünür.) Yatakta, büyün sesler insana boğuk gelir. Hayır, alçak sesle konuşmuyorlar; sesleri uzaktan geldiği için öyle sanıyorum..."

Kağan'ın yüzünü göremiyordum ama pür dikkat beni dinlediğini biliyordum. 

Sayfayı çevirdim. 

Okumaya devam ettim. 

Kağan'ın elleri saçlarımda gezinirken okumaya devam ettim.

"Hikmet: Demek sen de bu işkenceye katılıyordun. Sözde, okumuş bir kız olacaksın. (Gözlerini tavana diker.) Bu sözleri unutamam artık; bütün geleceğimi kararttın. Oysa, kitaplardan söz ederken sesin ne kadar farklıydı."

Kağan ilk kez kitabı böldü. "Burası altını çizdiğim ilk yer." 

Evet, okuduğum son iki cümlenin altı çiziliydi.

Çizili yerin yanına sokuşturduğum mor çiğdeme baktım. 

"Bak." dedim, çiçeği göstererek. 

"Sen bu kitabı bana doğum günümde hediye etmiştin. Bu çiçek de doğum günü çiçeğimden alınma."

Kağan kurutma makinesini kapatıp omzumun üstünden eğildi. 

Sessiz Tetik 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin