Afedersin Tatlım Ağzın Yerde Kalmış

444 40 62
                                    

Oğuz'u baş göz edeceğim var mı taliplisi? Yoksa bekar kaldıkça Ekin'e saracak ve onu kötü yollara sokacak.
Evin tek oğlu, makine mühendisi maaşı da dolgun. Evi var mı bilmiyorum genelde Işıltı Pavyon'da ya da Ekin'in kanepesinde yatıp kalkıyor. Başını yakmak isteyenler pardon talipleri varsa ulaşın lütfen.

~

Müsait olduğum bir gün Oğuz'un annesini arayıp soracaktım. Bu çocuğun göbek bağını Işıltı Pavyon'a atmış olabilirler miydi? Utanmasa öğle yemeklerine bile buraya gelecekti.

Gerçekten bu kadar zıt bir insan tanımamıştım. Önümdeki bol limonlu sodadan bir yudum daha aldım ve Oğuz'a baktım. Ama öyle iyi niyetli değil yani.

"Bir gün elimde kalacaksın biliyorsun değil mi?"

"Ben sana neden yaranamıyorum Ekin?"

"Yahu, yılın 360 günü bardan pavyondan kerhaneden çıkmazsın. Gelmişsin bugün kandil ben içemem diyorsun, en içmeye ihtiyacım olan günde bi de."

Gerçekten de anlam veremiyordum ama kendi bileceği bir şeydi, bana düşmezdi. Cuma geceleri de içmezdi mesela ve Cuma namazına giderdi.

"Kanka sabret, bir kaç saat sonra bitiyor."

Bir de dalga geçer gibi böyle şeyler söylüyordu. Ama bir yandan da onu tanıyıp yanına gelen kadınları reddediyordu bunu yaparken de elleriyle gözlerini kapatıyordu. Allah'ım sen yarattın sen bilirsin bunun da vardır bi faydası kainata elbet.

"Oğuz ben ne yapacağım ya? Tam dedim ki bana ilgi gösterir soğuk yapayım, neredeyse sevişecektik. Şimdi de evden gidiyor ya."

"Kanka aynı iş yerindesiniz, bunu kullansana. Hem sen onun patronusun şu an her dediğini yapmak zorunda. Değerlendir işte bunu."

"Napayım Oğuz, zorla kendimi sevdiremem ya."

"Zorla değil. Bak eğer kadınlardan hoşlanıyorsa seni sevmemesi mümkün değil, taş gibi kadınsın. Kaldı ki bu akşamki tavırlarından yola çıkarak söylüyorum, net sana karşı hisleri var. Sen de biraz cilveli ol, romantik yüzünü göster. Yani akşam benimle halı sahaya gelen Ekin'i değil, içindeki kadını göster."

"Hazır konusunu açmışken, ne zaman halı saha yapıyoruz? Kafam dağılırdı."

"Haber edicem ben sana, ekip dağınık şu an."

Maç sezonu da bitmişti, Murat'la gidip maç izleyelim kafam dağılsın diyordum ama yoktu işte.

En iyisi yine Oğuz'un dediğini yapmaktı. İçimdeki o cilveli işveli kadın her neredeyse onu bulup çıkaracaktım. Neyse ki bu sefer yanıma kadın çağırmadı ya da bana birini ayarlamamıştı, büyük gelişme vardı.

"Ben eve gidiyorum, böyle namazdan sonra dışarıda muhabbet eden dedeler gibi olduk. Bi oraletimiz eksik."

"Söyleyelim kardeşim, uranyum sulu."

"Yok cidden gideyim. Bari kalan zamanlarımızın tadını çıkarayım."

"Sen bilirsin Ekin. Dediklerimi unutma."

Arabama atladım ve en sevdiğim tatlıcıya gidip kocaman iki tane yaş pasta aldım. Birini kendim yiyecektim, en sevdiğim şeydi öylece yemek. Diğeri de evdekiler içindi.

Elimdekilerle biraz zorlansam da kapıyı açmayı başardım. Kıyafetlerimi almak için odaya sessizce girdim, camdan yansıyan sokak lambasının ışığı Vuslat'ın sarı saçlarını aydınlatıyordu ve yastığıma dağılmışlardı.

İç çektirecek kadar güzel ama bir daha göremeyeceğim bir görüntüydü. Alışmamak için fazla bakmadım. Giyinme odasından rahat bir şeyler aldım ve yine sessizce çıktım.

VUSLAT (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin