Bir kaç yıl sonra...
"Ya Ekin bir rahat dur artık!"
Panikle sağa sola koşuştururken Vuslat uyarmıştı da öyle durabilmiştim. Arkamdan gelen kıkırtıyla sevgili eşime kaş göz yaptım.
"Kartal, anneni taklit etmeyi bırak ve hemen abinin yanına git. "
Arkama dönüp minik oğlumla göz göze geldim. O benim bu hayatta gördüğüm en güzel şeydi. Annesinin mükemmel mavi gözleri ve sarı saçlarını almıştı, ne yazık ki sanki mümkünmüş gibi huyu bana benzemişti. Belki de kanımla beslenip sütümü içtiği içindir bilemem.
"Ama anne!"
"Hadi dedim. Bir dakika gel bakayım buraya. O üzerinin hali ne oğlum kaç kere değiştireceğim üstünü ya?"
Vuslat'ı ağlamak üzereyken görünce oğlumu kaptığım gibi odayı terk ettim. Tehlikeli anlarda sıvışmak lazımdı, iki erkek çocuk besliyorduk evde her türlü kargaşaya hazırlıklı olmam lazımdı. Ve krizlere...
Kızımız olsun diye hayal kuruyorduk hep ama gele gele ben kılıklı küçük şeytan gelmişti. Annem, küçükken çok yaramaz olduğum için bunun ilahi adalet olduğundan bahsediyordu.
Kapıyı tıklatıp odalarına girdiğimde Kuzey saçlarını yapmaya çalışıyordu. Onu sevmiyordum artık çünkü boyuma gelmişti. Beni yaşlı gösteriyordu.
Şaka yapıyorum tabi ki canımı veririm onlar için.
"Ne kadar da yakışıklı olmuşsun, öğrencilerinin yanına götürsün diye Jale'yi mi kafalayacaksın yoksa araba sürdürsün diye Hale'yi mi?"
"Hayır tabi ki, her zamanki halim annecim."
Tabi tabi, bir şeyler çeviriyorsun sen bilmez miyim?
"Vuslat çıldırmadan Kartal'ın üzerini değiştirelim, gelmek üzereler."
Jale teyzem, yılda bir ya da iki kez insan içine çıkıp aile ziyareti yapardı ve hepimizin burnundan getirirdi. Nizama ve temizliğe aşırı önem verirdi bu yüzden asla bir yerden memnun ayrılmazdı.
Hiç unutmuyorum 3 sene önce geldiğinde bana 'kilo almışsın, bir de Vuslat'a bak manken gibi' deyip günlerce ağlatmıştı beni. Halbuki sadece hamileydim ve bunu henüz bilmiyordu.
Hepimiz hazır olup boncuk gibi kapıya dizildiğimizde zil çaldı. Şaşmaz. Söylediği dakikada kapıda dikilirdi hep.
Vuslat tüm güler yüzüyle kapıyı açtı. Jale teyzem kapıda göründü ve maratonumuz başladı.
İçeri girer girmez paltosunu çıkardım ve askılığa astım. Etrafa şöyle bir baktı ve yüzünü buruşturdu. Yine neyden memnun kalmamıştı?
"Hoşgeldiniz."
"Merhabalar güzel gelinim, teşekkür ederim. "
"İçeri buyurun lütfen."
Arkasında canından bezmiş eniştemi görünce göz kırptım, ellerini boğazına götürdü yani çok mutlu olduğunu belirtmek istedi. Sanırım.
"Her zamanki gibi önce ben geldim. Doğarken de geç kaldı Hale, bir insan hiç değişmez mi?" Dediğinde annem, elinde tabaklarla mutfaktan çıkıyordu.
"Buradayım Jale buradayım. Sen çıkıp yolu aç da ben rahat geçeyim diye beklemiştim bir kere."
Yıllardır bitmek bilmeyen tatlı atışmalarına zaman ve mekan fark etmeksizin devam ediyorlardı.
Hicran'ın doğumu için bir kaç günlüğüne Türkiye'ye gelmiştik, bu fırsatı bulmuşken herkesi toparlayalım istemiştik tabi ki.
"Yemekler soğumadan başlayalım isterseniz?"
Dediğimde annem yine laf sokma derdindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT (GxG)
Romance'Kaymak üzerine bal gibi bence mükemmel oluruz.' diyordu Ekin ama Vuslat pek ikna olacak gibi değil. Bakalım Ekin kalbi aşka küsmüş olan bir kadını tekrar hayata döndürebilecek mi? Yoksa onunla beraber gömülecek mi bu aşka?