Bir sağa baktım, bir sola baktım...
Eski kovboy filmlerinde hani iki silahşör karşılıklı durur da aradan çalı çırpı geçerdi ya, aklı varsa o bile şu an Vuslat ve Hicran arasına girmezdi.
Ben mi? Bu kadar erken olacağını beklemezdim ama benim için problem değildi. Doğurmak isterse her zaman arkasında olurdum, sadece şaşırmıştım.
Bebeğin babasının Murat olması dışında bir problem yoktu bana göre. Böyle bir şey de sorulmaz ama acaba başkasından olma ihtimali var mıydı? Ne biliyim Esra'dan bile olabilirdi imkanı olsaydı. Neyse, umarım anasına benzer.
Vuslat daha farklı şeyler düşünüyordur eminim, ablası sonuçta. Kendine geldiğinde konuşmak için çabaladı.
"Nasıl... Hicran ne diyorsun sen?"
Gözyaşları arasında cevap verdi Hicran.
"Doğru duydunuz. Hamileyim abla. "
Vuslat bir an için koltuğa tutundu ve hemen yanına gittim. O kadar şok olmuştu ki dengesini bile kaybetmişti.
"Ne zaman öğrendin?"
"Esra'dayken kendimi kötü hissettim, beni hastaneye götürdü. Yeni yani." Diye mırıldandı.
Bir an için bana baktı Hicran ve o an tek yapabileceğim şeyi yaptım, hafifçe güldüm. Bunun ne anlama geldiğini sadece Hicran anlayabilirdi.
'Seni orospu, yine yemişsin bir boklar ama merak etme arkandayım' demekti bu."Ablam... Hicran. Ne diyorsun sen?"
Hicran ağır adımlarla gelip koltuğa oturdu ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Vuslat'la göz göze geldik ve onun da sessizce ağladığını gördüm. Gidip Hicran'ın yanına oturdum ve sarıldım sıkıca.
Murat piçin teki olabilirdi, ama Hicran mükemmel bir insandı. Bebeği istiyor mu istemiyor mu, ne yapacak ben bile çözemiyordum şu an. Biraz düşünmesine zaman vermemiz gerekiyordu.
"Ne yapıcam ben şimdi abla? Yemin ederim aklıma bile gelmedi ki. Şeytan suratlı öyle mahvetti ki beni bir an için bile aklıma gelmedi."
"Ne yaparsan yap Hicran tamam mı? İster doğur, ister aldır. Ben her kararının arkasındayım ama gidip de hamilesin diye o piçle barışırsan sana hakkımı helal etmem."
İşte benim sevgilim, benim kadınım. Onunla gurur duyduğumu anlasın diye gülerek gözlerine baktım ama perişandı, tepki bile veremedi. Şu an belki de umurunda bile değildim.
"Sen hep arkamı kolladın, sen olmasaydın ne yapardım ben? Hem annem hem babam oldun... Senin için hiçbir şey yapamadım ben. Aksine hep bela açtım başına."
"Sen benim başımın belasısın, küçük kardeşimsin, anladın mı? Hadi sil gözyaşlarını artık ağlamak yok. Şimdi git güzelce uyu, düşün ne yapıyorsan yap. Ama karar vermekte acele etme."
Ağır ağır kafasını salladı ve odasına doğru gitti. O kaybolur kaybolmaz Vuslat kendini kollarıma attı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Ah be sevgilim, omuzların ağırmıyor mu bu kadar yükün altında?
"Ekin ne olacak şimdi?"
"Ne karar verirse versin arkasında olacağız Vuslat. Onu mutlu edecek şeyler yapacağız."
"Ailemizin Süperman'i misin nesin?" Demişti gülerek ama yanılıyordu.
"Bu ailede bir süper kahraman varsa o da sensin sevgilim. Yaptıklarına bir baksana."
"Ama mecburdum yapmaya."
"Mecbur değildin, içinden geldiği için yaptın."
Elleriyle gözlerini kuruladı ve daha önce hiç görmediğim bir şey yaptı. Nereden çıkarmıştı onu da bilmiyordum, yanında taşıyorsa da hiç görmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT (GxG)
Romance'Kaymak üzerine bal gibi bence mükemmel oluruz.' diyordu Ekin ama Vuslat pek ikna olacak gibi değil. Bakalım Ekin kalbi aşka küsmüş olan bir kadını tekrar hayata döndürebilecek mi? Yoksa onunla beraber gömülecek mi bu aşka?