Çok sevdiğim bir laf var.
'Kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek'
Hayatımız tam yoluna girdi diyoruz bir aksilik çıkıyor. Kimin gözü kimin nazarı varsa götünde çıban çıksın.
Babama Hüseyin'in geldiğini söylediğimde bildiğini söylemişti ama yaptığını anlatınca delirdi tabi. Mahkemenin verdiği ayda bir günü kullanmak istediğini söylemiş babama, o da adamlarına her adımını takip etmelerini söylemiş. Fiziksel bir zarar vermeye kalkana kadar beklemişler yani.
Gerçi son söylediklerinden durumu kabullendiğini anlamıştım ama sonuçta erkek milleti, hiç güven olmaz bunlara. Hüseyin'i al Murat'la çarp yine de bir adam etmezler hele ki.
Şu anlık bir problemimiz yoktu. Tek sıkıntı Oğuz'un askerden gelmiş olmasıydı ve hayatımıza ne gibi yeni heyecanlar katacağını merakla bekliyorduk.
İlk önce anasının yanına koşmuştu, 'o kadar zayıfladım ki çüküm düşecek diye korkuyorum kanka' diye de açıklama yapmıştı. Daha askerlik anılarını anlatacaktı bize ki eminim saatlerce sürecekti. İyi ki uzun dönem yapmadı yoksa ağzımıza edilirdi.
Şirketteki işleri hallettikten sonra söz verdiğim gibi canım seksi sevgilimi halam ile tanıştırmaya götürecektim. Yarım saatte bir mesai saatimizin olmadığını ve şu an çıkıp gidebileceğimi söylesem de inatla kabul etmiyordu. Kadının içinden işkolik biri çıkmıştı.
Başta zorlanmasın diye basit işler veriyordum ama sonra zorlamaya başladım. Mesela çok güzel çizim yapıyordu hayal gücü oldukça gelişmişti. Bunu eğitim hayatına dökmenin yoluna bakıyordum, bulana kadar saklıyordum ama şimdilik.
Telefonumu aldım ve Vuslat'ın masasının başında dikildim yine. Verdiğim sözleşmeyi dijitale aktarıyordu yani aslında çok da önemli değildi şu an.
"Git başımdan Ekin."
"Sevgilim, halam çok müsait bir kadın değil bak. Lütfen çıkalım artık ayıp olacak." Dediğimde ofladı.
"Ekin şirket senin olabilir ama çalışıyorum şu an, bir rahat vermedin ya."
"Kalkmazsan kapıyı kilitleyip soyarım seni, ama gidince halama neden geç kaldığımızı söylerim." Dediğimde gözlerini büyüttü. Soyacağım fikri çok hoşuna gitmişti ama sonraki söylediğimden dolayı sinirlenmişti. Dosyayı sertçe kapattı ve toparlanmaya başladı. Tabi ki dırdır etmeyi ihmal etmiyordu.
"Bir rahat vermiyorsun Ekin. Kaldı işte yarın bununla tekrar uğraşacağım."
"İyice işkolik oldun ha başıma. Tamam be, bundan sonra torpil yok."
"Vallaha mı? Çok mutlu ettin beni şu an."
"Ama şikayet etsen de bir şey değişmeyecek, kabul mü?"
"Kabul Ekin kabul, hadi çıkalım."
~
Piste giriş yaptığımızda biraz kalabalıktı, ders saatine falan denk gelmiş olmalıydık. Kabine girip yollara baktım ve en sonunda halamın arabasını pistte gördüm. Hâlâ iş vardı bu kadında...
Neden bırakmıştı ki?
Son derece artistik bir şekilde yanımızda durduğunda Vuslat'ın ağzından 'vay canına' ya da 'vay amına koyim' gibi bir şey duydum ama öyle sessiz söylemişti ki algılayamadım.
Halam bizi görünce gülümsedi ve el salladı. Arkasından gelen iki çocuğa bir kaç şey söyledikten sonra yanımıza geldi.
"Ah, benim güzel gelinim gelmiş." Deyip Vuslat'a sarıldığında sevgilim yerde girecek delik arıyordu. Eee Vuslat hanım hep siz mi utandıracaksınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT (GxG)
Romance'Kaymak üzerine bal gibi bence mükemmel oluruz.' diyordu Ekin ama Vuslat pek ikna olacak gibi değil. Bakalım Ekin kalbi aşka küsmüş olan bir kadını tekrar hayata döndürebilecek mi? Yoksa onunla beraber gömülecek mi bu aşka?