Koşuyordum...
Bedenimi saran korkuyla hızlanan kalp atışlarım, göğüs kafesimi zorluyordu.
Koşuyordum...
Aldığım nefes göğüs kafesimde yanık bir acı bırakıyordu.
Koşuyordum...
Göğüs kafesim bir kuşunki kadar hızlı atıyordu.
Sokakta yalnızca benim yere çarpan ayak seslerimin yankısı vardı. Hızla Aslılar'ın evine doğru koşuyordum. Okuduklarımdan sonra büyük bir korku sarmıştı bedenimi. Onun daha önceden yazdığı satırlar gelmişti aklıma. 'Bu lanet hayata artık daha fazla dayanamayacağım ve kendimi şu tavanda asılı duran ipe bırakacağım...' Yine böyle bir düşünceye kapılmasından korkuyordum. Karşılaştığı gerçeklerle hayata tutunmayı bırakmasından korkuyordum. Her şeyden öte onu kaybetmekten korkuyordum. Sonsuza kadar...
Böyle bir şeyin olmasına asla izin veremezdim. Aslı, benim için ilişkimizden daha önemliydi. Onun bu hayatta olduğunu bilerek onsuz yaşamaya razıydım ben.
Sonunda apartmanlarına gelebilmiştim. Dışarıdaki kapı açık olduğu için hızla içeriye girdim. Merdivenleri ne zaman çıktığımın farkında bile değildim. Dairelerinin kapısının yanındaki zile bastım ve beklemeye başladım. Kaybettiğim her saniye kabus gibiydi. Zile tekrar bastım. Son basışımdan saniyeler sonra kapı açılmıştı. Derin bir oh çektim. Kapıyı açan annemle aynı yaşlarda, kısa ve düz saçlarını iki yana eşit şekilde ayırmış, uzun etekli ve çiçek desenli bluzlu bir teyzeydi. Muhtemelen Aslı'nın teyzesi olmalıydı. Yüzü çok donuktu, hiçbir ifade yoktu. Belki birazcık acı vardı...
Mahcup bir şekilde "Özür dilerim rahatsız ediyorum, ben Kerem. Aslı'nın arkadaşıyım," diyebildim.
"Hoş geldin."
"Aslı'yı görme imkanım var mı?"
"Aslı biraz rahatsızdı ..."
"Benim geldiğimi söyleseniz..."
"Peki, tamam, sen bekle ben söyleyeyim," diyerek içeriye geçti.
Aslı'nın teyzesinin gelmesini beklemeden içeriye dalıp onun iyi olduğun görmek geliyordu içimden. Ama sabırla kapıda bekledim. Bir süre sonra Aslı'nın teyzesi gelerek "Kerem, gelebilirsin. Aslı seni bekliyor," dedi ve beni içeriye davet etti.
Yabancı bir eve girmenin verdiği utangaç bir edayla ayakkabılarımı çıkararak içeriye girdim. Aslı'nın Teyze'si koridorun sağındaki aralık kapıyı işaret etti. Bende oraya doğru yürüdüm. Kapıyı yavaşça ittiğimde Aslı tam karşımdaydı. Zoraki bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Gözlerinin çevresi ağlamaktan kızarmış kıpkırmızı olmuştu. Perişan bir halde yatağında oturuyordu. Bana halini belli etmemeye çalışsa da onun o halini gördüğümde ne kadar perişan bir durumda olduğunu anladım. Kapıyı kapattıktan sonra "Aslı iyi misin?" diyerek hemen yanına oturdum.
Hiçbir şey söylemeden kafasını iki yana salladı. Her an ağlayabilecek gibiydi. Bir anda kollarını boynuma sıkıca dolayarak ağlamaya başladı.
"Kerem iyi değilim," dedi ve hıçkırıklara boğuldu.
Gözyaşları omzumu ıslatırken içim parçalanıyordu. Hayatımdan çok sevdiğim insanı böyle görmek beni yakıp bitiriyordu. Yanında olduğumu hissetmesini istediğim için kollarımı onun sırtında sıkıca birleştirdim. Onun ağlayıp içini boşaltmasını bekliyordum, bekliyordum ama hiç de kolay olmuyordu. O ağladıkça ben yanıyordum, o ağladıkça ben kavruluyordum, o ağladıkça ben kül oluyordum... Onun ağlamasına dayanamıyordum ama dayanmalıydım. Bunun ona iyi geleceğini bildiğim için dayanmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dost (Tamamlandı)
Ficțiune generală"Şey bir de daha ismini bile bilmiyorum söylemeyecek misin?" "Gizemli biri olarak kalsam daha iyi değil mi? Telefonun ardındaki gizemli bir ses olarak..." "Peki, madem öyle olsun. O zaman bundan sonra sana DOST diyeceğim." BİR DOST *** İnternette in...