Sabahın erken saatlerinde gözümü yavaşça aralarken odama düşen güneş ışınları gözümü kamaştırıyordu. Yatağımda doğrularak elimle başımı ovuşturmaya başladım. Annem hep söylerdi ağlayarak uyursan sabah başın ağrır diye, ilk kez gözyaşlarımla birlikte uyumuştum ve annemin bu söylediğini yaşıyordum. Gözlerimdeki kabarıklık hissinden de şiş bir halde olduklarına emindim...
Üzerimdeki yorganı atarak banyoya gittim. Aynanın karşısında yansımama bakarken tahmin ettiğim şeyle karşı karşıyaydım. Aynadaki yansımamam perişan bir haldeydi. Saçlarım darmadağınık ve kan çanağına dönmüş gözlerimde şişti.
Musluğu açarak avcuma doldurduğum soğuk suyu yüzüme çarparak kendime gelmeye çalıştım. Birkaç kez soğuk suyla yüzümü ıslattıktan sonra üzerimdeki t-shirt'ü çıkararak duşa girdim. Saçlarımı şampuanla birkaç kez köpürterek yıkadım. Soğuksu saçımdan aşağı akarken dünü düşünüyordum. Kapkara bir gün geçirmiştim. Üzerimde taşıdığım yalanın büyük yükünden kurtulmuştum ama hayatımın aşkını da kaybetmiştim. Beni en çok üzen şeyde yüzüme bile bakmadan defol demesiydi. Keşke hakaret etseydi, ona bu yalanı söylediğim için bana istediği her şeyi söyleseydi canımı yaksaydı, aşağılık deseydi adi deseydi ama hiçbir şey söylemeden defol diyerek yanından kovmasaydı...
Saçımı kuruttuktan sonra banyodan çıkarak kendi odama geçtim. Okuldaki dersime daha üç dört saat vardı ama hazırlanıp çıkmak ve durakta ders saatime kadar beklemek istiyordum. Aslı'yı görebilme umuduyla... Elbiselerimi giydikten sonra evden çıktım. Dalgın bir şekilde yürüyordum. Yoldaki taşları sırasıyla takip etmekten başka bir şey yapmadan... Taşları izlerken Aslı canlandı gözümde. İşaret parmağıyla kapıyı göstererek defol diyordu yine Kerem, Defol!
Onu istiyordum yanımda. Benimle konuşmasa bile bana bakmasa bile yanımda olmasını istiyordum. Onun varlığını yanımda hissetmek istiyordum...
Ama belki de bir daha hiç olmayacak bir şeydi benim bu isteğim. Belki de bir daha onun narin ve uzun parmakları benim parmaklarımın arasında hiç yer almayacaktı. Bu belkilerden sonra başlayan ihtimaller öylesine iç karartıcıydı ki benim için, nefes almayı bile zorlaştırıyordu.
Durağa geldiğimde hiç kimse yoktu. Boş duraktaki metal banka oturdum ve beklemeye başladım. Aslında Aslıların evinde beklemek istiyordum ama utanıyordum. Onun yüzüne bakabileceğimi düşünmüyordum. Burada onu bekleyecektim. Beklemeye başladım. Binmem gereken otobüsten dört tane artarda geçmişti ve ben hala bekliyordum. Durağa insanlar geliyor ve otobüslere binip gidiyordu. Bu sürekli böyle devam ederken bende bekliyordum.
Bekliyorum...
Bekliyorum...
Bekliyorum...
Beşinci otobüste geçtikten sonra artık beklemekten vazgeçmiştim. Daha fazla beklersem dersi kaçıracaktım. Altıncı otobüs geldiğinde önümdeki insanların binmesini bekledim sıra bana geldiğinde bir umutla son kez etrafa bakındım ama Aslı yoktu. Bende son binen kişinin arkasından otobüse bindim.
Nefes nefese sınıfın kapısına yetiştim. Kapı kapalıydı, belli ki hoca derse girmişti. Kapıyı iki kez tıklattıktan sonra içeri girdim. Hoca dersini anlatmaya devam ederken bende arka sıralara doğru yürüdüm.
"Kök hücreler, vücudumuzdaki bütün doku ve organları oluşturan ana hücrelerdir."
Sınıfta arkadaki sıralara bakarak Yusuf'u aradım. Pencerenin orada Gül ile birlikte oturuyorlardı. Oda bana bakıyordu. Arkadan dolaşarak Yusuf'un yanındaki boş sıraya oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dost (Tamamlandı)
Narrativa generale"Şey bir de daha ismini bile bilmiyorum söylemeyecek misin?" "Gizemli biri olarak kalsam daha iyi değil mi? Telefonun ardındaki gizemli bir ses olarak..." "Peki, madem öyle olsun. O zaman bundan sonra sana DOST diyeceğim." BİR DOST *** İnternette in...