25

553 17 0
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


"Her şeyin sonunda yalnızca sen ve ben kalacağız, Vera. Gerisi karanlıkta kaybolup gidecek." – Viktor Volkov

(Viktor)
Gece yarısını çoktan geçmişti. Şehir, karanlığın sessiz örtüsü altında uyuyordu. Sokaklar boş, gölgeler ise her zamankinden daha derindi. Ama zihnimde ve kalbimde yalnızca bir düşünce vardı: Vera. Zamanın önemi yoktu artık. Onu kaybetme korkusu, her şeyden daha keskin bir şekilde içimi kemiriyordu. Onsuz geçen her an, kalbimde derin bir boşluk yaratıyor, ruhumu daha da karanlığa çekiyordu.

Onun bana kızgın olduğunu, belki de beni görmek istemediğini biliyordum. Ama yine de... yalnızca kokusunu duymadan, varlığını hissetmeden uyuyamazdım. Bu yüzden, ceketimi kaptığım gibi evden çıktım. Arabaya geçtiğimde Andrei yanıma oturdu.

"Eve mi gidiyoruz, Pakhan?" diye sordu, sesindeki merak saklanamazdı. "Hayır," dedim yumuşak ama kararlı bir tonla. "Vera'nın yanına gidiyoruz. Onu uyandırmadan yanında olmalıyım." Bu sözlerim üzerine hafif bir gülümseme belirdi yüzünde, fakat bakışlarımın kararlılığını gördüğü anda ifadesini ciddileştirdi.

Vera'nın evine geldiğimizde, koridorda Ivan'ı gördüm. Yüzünde her zamanki gibi profesyonel bir duruş vardı.

"Hoş geldiniz, efendim," dedi, gözlerini benden kaçırarak.

"Uyuyor mu?" diye sordum.

"Hanımefendi dinleniyor," dedi, kısık bir sesle. Tereddüt ettiğini hissettim ama sorgulamayacaktı. Zaten bunu yapmaya cesareti de yoktu.

Sessizce yukarı çıktım. Odaya adımımı attığımda, Vera'nın derin bir uykuda olduğunu gördüm. Yatağında kıvrılmış, üstü açılmıştı. Gözlerim, yüzündeki o huzurlu ifadeyi izledi. Gecenin sessizliğinde öyle masum ve savunmasız görünüyordu ki... İçimdeki tüm kasvetli düşünceler dağıldı. Onun bu halini görmek, içimdeki fırtınaları bir anda dindirdi.

Ayakkabılarımı sessizce çıkarıp yanına uzandım. Onu kollarımın arasına aldığımda hemen bana sokuldu. Sıcak tenini hissetmek, sanki tüm dünyanın yükünü hafifletiyordu. Kalbim, onun varlığıyla doldu. Gözlerim kapanırken, sadece onun yanında olmanın huzuruyla derin bir uykuya daldım.

Sabah gözlerimi açtığımda, Vera'nın uyanık olduğunu fark ettim. Yanımda oturmuş, sessizce bana bakıyordu. Gözlerindeki belirsizlik, içindeki kırgınlığı ve çaresizliği açığa vuruyordu. Dizlerini göğsüne çekmişti; neredeyse kırılgan ve ürkek bir haldeydi. Ona baktığımda, yüzündeki düşünceli ifadeyi ve sorularla dolu gözlerini gördüm.

"Niye buradasın, Viktor?" dedi yorgun ama bir o kadar da kararlı bir sesle. Bir açıklama, bir sebep istiyordu. Ama benim tek düşündüğüm... yalnızca onu görmekti. Onsuz geçen her saniye, kalbimde derin bir boşluk yaratıyordu.

"Sen olmadan uyuyamıyorum," dedim, gözlerine bakarak. Gerçek buydu. Yalnızca onun varlığı bu dünyadaki karanlığımı aydınlatabiliyordu.

Kaşlarını çattı, ama yüzünde bir yumuşama vardı. Onu kendime çekmek için elimi uzattım, ama inatla geri çekildi. "Önce gerçekler, Viktor," dedi kararlı bir şekilde. "Eğer bir açıklama yapmaya gelmediysen, bana yaklaşmana izin veremem."

Derin bir nefes aldım. İçimdeki öfke değil, sabır kazanmalıydı bu sefer. "Vera, gerçekleri duyacaksın," dedim, sesimi yumuşatarak. "Ama seni kaybetmemek için yapmayacağım şey yok. Sana olan hislerimi sorgulamana izin veremem."

Gözlerindeki kararsızlık yavaşça kaybolurken, yerine bir öfke ve korku karışımı belirdi. "Viktor..." dedi ama cümlesini tamamlayamadı. Ona doğru yaklaştım. Elimi uzattım, ama yine de dokunmadım. Onu korkutmak istemiyordum.

"Hayır," dedi titrek ama kararlı bir sesle. "Eğer bana şimdi gerçeği anlatmazsan, sana asla yaklaşamam. Sürekli bir şeyleri gizliyorsun."

Onun bu inatçılığı... içimdeki her duyguyu daha da körüklüyordu. Ama sabırlı olmalıydım. Derin bir nefes aldım, kendimi toparlayarak. "Vera, geçmişim karanlık. Bunu biliyorsun. Ama seni kaybetme düşüncesi... bu, benim kabusum," dedim, gözlerine daha derinlemesine bakarak. "Sana her şeyi anlatacağım, ama benden uzaklaşmamı isteme. Çünkü bu, benim için mümkün değil."

Gözlerinde öfke dolu bir ifade vardı. Ama o öfkenin altında, yalnızca sevgi ve acı yatıyordu. "Seninle olmak... o kadar zor ki," dedi Vera. "Her şey o kadar karmaşık ve yıkıcı ki, bazen kendimi kaybolmuş hissediyorum."

Onun sözleri içime işledi. Vera, benim kalbimin tek ışığıydı. Eğer onu kaybedersem... dünyam sonsuza kadar karanlığa gömülürdü. İçimdeki derin bir acıyla başımı eğdim.
"Sana söz veriyorum," dedim, fısıldarcasına. "Her şeyin sonunda yalnızca sen ve ben kalacağız, Vera. Tüm bu karmaşanın arasında tek gerçek sen olacaksın."

Bu sözler, gözlerindeki ifadenin yavaşça yumuşamasına sebep oldu. Ama kollarımı ona doğru uzattığımda yine geri çekildi.

"Nikogda ne pokiday menya, Vera." Bakışlarını gördüğüm anda Rusça konuştuğumu fark ettim. "Beni asla bırakma Vera."

Tutku ve Dans: VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin