HHY BÖLÜM 1

31.9K 369 23
                                    

İstanbul'da güzel bir yaz sabahıydı. Ne yapıp edip Ayça ile birlikte çocukları ikna etmeyi başarmış, pikniğe gitmeye hazırlanıyorduk. Ne klasik ama... Yaz dediniz mi akla deniz,kum,alkol..vb. geliyor ve bir de piknik.

2 aydır kimseyle görüşememiştik, çünkü herkes ailesinin yanına gitmişti. Bu piknik sayesinde özlem giderecektik. Ayça ailesi İstanbul'da olduğu için kalmıştı, benim de tek ailem Ayça'ydı.

Uyanır uyanmaz Ayça ile birlikte hazırlıklara başladık. Tatlılar bizdendi. Zaten arkadaş grubumuz içinde muffinlerimiz ün saldığı için bizden başka bir şey istemediler, Güle oynaya hem eğleniyor hem de muffinleri hazırlıyorduk.

"Sence nasıl geçecek?" diye sordu Ayça merakla. "2 ayda ne kadar değişmiş olabilirler ki değil mi? En fazla bronzlaşırlar heralde."

"O zaman dikkatler bizde olacak desene.Beyaz ciltlerimizle aralarından sıyrılacağız"

"Sanki hiç dikkat çekmiyoruz da" Ardından gülmeye başladık. Haklıydı, Ayça çok güzeldi. Esmer, uzun boyluydu ve fiziği de mükemmeldi. Bu nedenle de gittiğimiz her yerde dikkatleri kolayca üstünde toplayabiliyordu. Bense o kadar güzel olduğumu düşünmüyordum. Uzun boylu ve kumraldım. Fiziğim bana göre kötüydü ama Ayça'ya bunu ne zaman söylesem kafama hep bir şeyler fırlatırdı. Sanırım bendeki tek iyi şey gözlerimdi, mavi/yeşil arası bir tondaydı.

"Hadi acele etmezsek geç kalıcaz" dedim Ayça'ya, doğruydu da.

"Eğlencemizi bölmeseniz olmaz değil mi Derin Hanım, mutluluk batıyor size" imalı imalı bakarak göz kırpıp ardından mutfaktan çıktı. Neden bahsettiğini anlamıştım: Deniz...

Ortada bir sebep yokken ayrılmıştık. Sebebini ona hiç açıklayamadım çünkü kendim de bilmiyordum. Bir gün beni eve bırakırken kelimeler birden dökülmüştü ağzımdan.

"Deniz, ben ayrılmak istiyorum." Ne olduğu anlayamamıştı, sadece yüzüme bakıyordu. Ben ise dönüp ona bakamıyordum. O derin ve anlamlı bakan gözleri beni hep büyülüyordu, bu sefer buna izin veremezdim. Bana karşı çıkmasını beklerken sadece "Peki..." dedi ve ardından dönüp gitti.

Tam 3 ay olmuştu, ne konuşmuştuk ne de arkadaşlarından onunla ilgili haber alabilmiştim. Tek bildiğim Amerika'ya gittiğiydi.

Dalgın adımlarla Ayça'nın odasına yürüdüm.

"Sence o da gelecek mi? Yani pikniğe.." Ayça bana döndüğünde gözlerinden acıma ve şefkat karışımı bir duygu okunuyordu, kendimi ağlamamak için sıkıyordum, ağlayamazdım. Buna hakkım yoktu.

"Bilmiyorum. Emre'le konuştuğumuzda 1 hafta sonra döneceğini söylemişti. O yüzden gelmeyecek büyük ihtimalle."

Bu sözleri beni az da olsa rahatlatmıştı. Karşılaşırsak ne yapacaktım, selam vermeli miydim, yoksa dönüp gitmeli, o yokmuş gibi mi yapmalıtydım? Bunu bile bilmiyordum. En azından düşünmek için hala 1 haftam vardı.

Odama gidip hazırlanmaya başladım. Hava çok sıcak olduğu için beyaz şortumu, kırmızı askılı bluzumu ve lacivert kot gömleğimi alıp giydim. Saçlarımı şimdilik açık bırakacaktım, çok sıkılırsam orada toplardım. Ayağıma da converselerimi geçirip çıkmaya hazır bir şekilde salona yöneldim. Her şey hazırdı, yine duramamış muffin dışında birkaç şey daha yapmıştık.

"Eveeet, bekleyin gençler geliyoruuuz!" diye bağırark geldi Ayça ve boynuma sarıldı. Heyecanlı olduğu her halinden belliydi.

"Heey, yavaş ol. Ne bu acelen? Ahh dur biraz, Emre için değil mi?" diyip gülmeye başladım. Tabiki onun içindi. Ayça, Emre'den hoşlanıyordu ve herkes bunu fark etmişti ama o inatla kabul etmiyordu.

"Bu orada da söylersen pişman olursun" Eli belinde ve ciddi sert bakışlarıyla beni süzüyordu. Hiçbir zaman birbirimize kızamazdık ama bu tehdit etmeye engel değildi.

Teslim olurmuş gibi yaparak ellerimi havaya kaldırdım "Tabi efendim. Hiç söylenmedi" Yüzündeki ifade yumuşamıştı. "Hadi, falga geçmeyi bırak da yola çıkalım yoksa geç kalacağız."

Eşyaları toplayıp arabaya yerleştirdik ve yola koyulduk.

İlk gelen biz olmuştuk. Diğerleri gelmeden oturulacak yerleri hazırladık, hamakları erkekler gelince kurarlardı. Hazırlığımızı tamamladığımız sırada Emre,Burak ve Yeliz de aramıza katılmışlardı.

Sıkı sıkı hepsine sarıldıktan sonra yerlerimize geçtik.

"Size bir sürprizim var, Derin özellikle de sana. Gelirken yolda bir şey gördüm..." Emre sözünü bitiremeden bir araba daha geldi. Siyah bir Porsche, camları filmli olduğu için içerde kim var göremiyorduk ama oldukça dikkat çekiyordu araba."İşte bahsettiğim sürpriz de geldiii.." dedi çoşkula. Arabadan inenin kim olduğunu gördüğüm anda ne yapacağımı şaşırdım, nefes almakta zorlanıyordum.. Deniz... İstanbulda... Hani 1 hafta sonra gelecekti, ne yapacaktım şimdi ben? 

Mükemmel, şimdi büyük ihtimalle herkes beni izliyordur.

Gözlerimi Deniz'den ayırmadığım için etrafımda ne olup bittiğini görmüyordum. Emre kalkıp onun yanına gitmişti. O sırada arabanın diğer kapısı da açıldı, yüzüme vuran 2. bir şok dalgasıyla yüzüm kıpkırmızı olmuştu....

HİÇ HESAPTA YOKKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin