BÖLÜM 4

6.7K 260 3
                                    

Dersle çok ilgim yoktu, dalıp gitmiştim. Deniz'in beni izlediğini hissedebiliyordum. Benimle aynı sırada oturuyordu, aramızda birkaç kişi daha oturuyordu ama onun başının bana dönük olduğunu biliyordum. Tüm günümü onu görmezden gelerek geçirmek çok yorucuydu ama buna devam edecektim. Akşamki eğlenceye gerçekten de ihtiyacım vardı. Beni ikna ettiği için Tuğba'ya teşekkür etmeliydim.

Eve gelince sıcak bir duş aldım ve dolabın karşısına geçtim. Ne giyeceğimi bilmiyordum, gece eğlencelerine çok nadir gittiğim için nasıl olduğunu unutmuştum. Ne giyeceğimi seçmeye çalışırken Ayça elinde büyük alışveriş çantalarıyla içeri girdi. Benimle eve gelmeyip Tuğba ile alışveriş yapmaya gitmişti. Elindekileri bana uzattı.

"Ne duruyorsun orada? Alsana, bunları akşam üzerinde görmek istiyorum."

"Nereden çıktı şimdi bu? Benim kıyafete ihtiyacım yok" dedim. Almayı reddediyordum.

"Bu akşam hayır deme lüksüne sahip değilsin, al hadiiii" diyerek çantadan çıkardığı elbiseyi bana uzattı.

Gerçekten güzel mini bir elbiseydi. Beyaz dantel işlemeli straplez, bel kısmından itibaren de düz buz mavisi tülden bir elbiseydi. Tül dizlerimin biraz üzerinde bitiyordu, aynı renkteki astar biraz daha miniydi. Oldukça pahalı olmalıydı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ayça, ailemi kaybettiğimden beri beni hiç yüzüstü bırakmamıştı.

"Ben... bu... bu çok güzel. Teşekkür ederim" dedikten sonra ona sıkıca sarıldım. O da ağlıyordu, bir süre öyle kaldıktan sonra ayrıldık.

"Tamam, yeter bu kadar duygusallık. Hazırlanmaya başlasak iyi olur" diyip odadan çıktı. Elbiseyi bıraktığım yerden alıp hazırlanmaya başladım. 1 saat sonra ikimiz de hazırdık.

"Bekle... Az kalsın unutuyordum, bunları giy. Tuğba'dan sana bir hediye" diyerek elime başka bir çanta tutuşturdu. Buz mavisi topuklu bir ayakkabıydı. Alıp hemen giydim, ayağıma tam olmuştu.

Birbirimize gülümsedikten sonra evden çıktık.

Kapalı ototparkta yer olduğu için çok zaman kaybetmedik. Arabayı orada bıraktıktan sonra sözleştiğimiz bara doğru yürümeye başladık. Emre bizi kapıda bekliyordu.

"Derin? Bu gerçekten sen misin? Çok güzel olmuşsun" diyerek sarıldı bana. Ayça'ya döndüğünde gözleri büyümüştü. Yeşil mini bir elbise giymişti Ayça. Islık çaldıktan sonra "Bu gece başımıza iş açmazsanız şanslıyız" diyip önden gitmemiz için kenara çekildi. Gözü hala Ayça'nın üzerindeydi, Ayça da bunu fark etmişti anlaşılan çünkü yanakları kızarmıştı.

En son gelen bizdik. Tuğba, geldiğimizi görünce gülümseyerek bakmaya başladı. Deniz'in başı öne eğik olduğu için geldiğimizi görmemişti. Tuğba onu hafifçe dürttüğünde ne olduğunu anlamadığı için önce ona baktı, ardından da beni gördü. Yüzündeki anlık duygu değişimlerini anlatmak çok zor ama en son aldığı ifade şaşkınlıktı. Gözleriyle beni boydan süzdükten sonra ayağa kalkıp bize yer verdi. Yanından geçerken ona tebessüm ettim, en azından bunu yapabilirdim. Geçip bana gösterdiği yere oturdum, Ayça Emre'nin yanına geçmişti. Masadaki herkes övgüler yağdırmaya başlamıştı. Ege, Ayça ve beni öyle bir övüyordu ki yanaklarımın kızardığını hissettim, belli olmaması için de başımı öne eğdim. Deniz alev saçan gözlerle Ege'ye bakıyordu.

Saatler geçmiş ve alkol etkisini göstermeye başlamıştı. Emre ve Deniz içkileri yenilemeye gitmişlerdi. Kendimi iyi hissetmiyordum, en azından yüzümü yıkasam iyi olurdu. Yalpalaya yalpalaya lavaboların olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladım.

Birden gözüm karardı, tam düşeceğim sırada güçlü bir kolun beni belimden yakaladığını hissettim. Başımı kaldırıp baktığımda Deniz'i gördüm. Deniz... Hiç değişmemişti. Yine aynı geniş omuzlar, gözlerindeki o anlamlı bakışları... Şu an endişeyle bana bakıyordu, korkmuştu ama bu hali bile büyüleyiciydi. İri yapılı olmasına rağmen belimi narince tutuyordu. Ondan uzaklaşmam gerektiğini biliyordum ama yapamıyordum.

"İyi misin Derin? Cevap ver bana, Derin!" Gittikçe endişelendiği belliydi. Boş gözlerle ona bakıyor, konuşamıyordum.

"Ben... başım döndü sadece. Yüzümü yıkasam geçer heralde" diyerek ayakta durmaya çalıştım ama yine sendeleyince birkez daha yakaladı beni ve beraber yürümeye başladık. Parfümünün kokusu içime işliyor ve kendimi onun kollarında güvende hissediyordum.

O lavabonun kapısında beni beklerken kendimi duvara yasladım. Az önce onun kollarındaydım ve hep öyle kalmak istemiştim. Neler oluyordu bana bilmiyordum. O sırada kapı açıldı ve içeri Ayça girip hemen yanıma geldi, endişelendiği belli oluyordu.

"Derin, iyi misin? Kapıda Deniz'i gördüm, bayıldığını söyledi. Neyin var?"

"Merak etme" dedim ayağa kalkarken "Havasızlıktan oldu sanırım, fenalaştım sadece." Yüzümü yıkayıp kendime çeki düzen verdikten sonra diğerlerinin yanına döndük. Deniz gitmişti. Sebebini merak etsem de kimseye soramazdım.

Eve geldiğimizde güneş doğmak üzereydi ve ben yorgunluktan ölüyordum. Üstümdekileri çıkarır çıkarmaz kendimi yatağa attım. Hemen uyumuşum, rüyamda yanımda Deniz vardı.

HİÇ HESAPTA YOKKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin