BÖLÜM 15

5.4K 245 9
                                    

Yol boyunca hiç konuşmadık. Kendimi biraz yorgun hissediyordum ama bunu Deniz'in fark etmemesi için çaba harcıyordum.

Başımı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım. Geceleri İstanbul bir başka güzeldi. Küçükken 'Ben İstanbul'a gideceğim' dediğimde herkes İstanbul'u kötülerdi bana. Ama yine de bana engel olamamışlardı.

Elimin üzerinde onun sıcaklığını hissettiğimde dönüp gözlerine baktım. O güzel bal rengi gözlerine.

"Eğer kendini iyi hissetmiyorsan geri dönebiliriz. Başka bir zaman da gidebiliriz."

"Hayır, iyiyim ben. Arabaya binince böyle oluyor biliyorsun."

Bu doğruydu. Küçüklüğümden beri arabaya bindiğim an uyuyordum ve bu hala değişmemişti, tabi arabayı ben kullanmıyorsam.

İkna olmuş gibi görünüyordu. Yüzüne o sıcak gülümsemesini yerleştirip yola döndü.

Trafik yüzünden yaklaşık 2 saattir yoldaydık. Araba durduğunda başımı camdan kaldırıp etrafı incelemeye başladım. Boğaz kenarında çok hoş bir restaurantın önünde duruyorduk. Ayça'nın hiç kaçırmadan izlediği magazinlerden birinde görmüştüm burayı. Oldukça lüks ve pahalı bir yerdi.

Deniz'e döndüğümde gülüyordu. Bu şaşkın halimle eğlendiğini açıkca belli ediyordu.

Arabadan inip benim kapımı açtı. Elimi tutarak inmeme yardım etti. Sonra hep yaptığı gibi elini belime yerleştirip beni yönlendirdi. Restaurantın içi de dışı kadar güzeldi. Oldukça modern dekore edilmişti. Klasik müzik çalıyordu, ne sosyetik ama(!)

Boğaza bakan masalardan birine geçip oturduk. Büyülenmiş gibi dışarıdaki manzarayı izliyordum. Hatta gibi değil büyülenmiştim, o kadar güzeldi ki...

Elimi tuttuğunda ona gülümsedim. Yapmacık değil, içten gülüyordum ve o da bunun farkındaydı.

"Senin böyle gülümsediğini görmek için hep dışarı çıkartabilirim" dedi elimi ellerinin arasına alarak.

"Buna hiç gerek yok. Senin yanında olmam yeter benim için. Burası da çok güzelmiş gerçekten. Teşekkür ederim"

"Burayı güzel yapan sensin. Tıpkı her zaman olduğu gibi"

"Seni seviyorum.."

Çok sık söylediğim bir şey değildi ama ona sürekli söylemek istiyordum. Bana bakışlarında sıcaklığın yoğunlaştığını fark ettim, o kadar etkileyiciydiki..

"Seni seviyorum birtanem"

Garson gelip siparişlerimizi aldıktan sonra yeniden birbirimizi izlemeye başladık. Deniz yanımda olduğu için kendimi çok şanslı hissediyordum. O benim için ilkti, her şeyin ilki.

İlk kez aşık olduğum, ilk öptüğüm, ilk beni sebepsiz güldüren ve ilk kez kalbimi kıranO'ydu... Her şeye rağmen seviyorum onu. Eğer giderse onsuz yapamayacağımı da biliyorum.

Yemek boyunca sıradan şeylerden bahsettik. Hala sürprizinin ne olduğunu söylememişti. Ne olduğunu soramıyordum ama çok merak ediyordum. O sırada bir el gözlerimi kapadı. Şaşırmıştım, çünkü böyle bir şey hiç beklemiyordum. Deniz de karşımda oturuyordu, öyleyse kimindi bu eller?

"Hey, neler oluyor?" Benim bu tepkim karşısında Deniz'in kahkaha attığını duyabiliyordum.

"Bil bakalım kimim?" Oldukça sakin ve yumuşak bir kız sesiydi. 

"Ayça? Tuğba? Aaaa... Hadi ama yeter" Deniz daha fazla kahkaha atmaya başlayınca ona içten içe sinirlenmeye başlamıştım.

Gözlerimi kapatan eller çekilince kim olduğunu görmek için hızla arkamı dönmemle şaşırmam bir oldu.

"Aman Tanrım! İnanmıyorum! Senin burada ne işin var?!" O heyecanla boynuna atlayıp sıkı sıkı sarıldım.

"Sürpriiiz! Onu boşver de çoktan unutulmuşum" diyerek alt dudağını sarkıttı. Kızardığımı hissediyordum ama belli etmemeye çalıştım. Hiç değişmemişti, hala çok güzeldi.

"Hoş geldin Ece" diyerek sarıldı Deniz.

"Merhaba abi. Nasılsın bakalım?"

Aslında Deniz tek çocuktu ama ailesi daha sonra Ece'yi evlat edinmişlerdi. Onunla aramız hep çok iyi oldu. Ece, lisenin son yılında yurt dışına gitti, zaten sonra ben de Deniz'den ayrılınca onunla hiç konuşmamıştım. O zamanlarda kimseyle konuşmuyordum zaten.

"Gördüğün gibi küçük bir başbelası ile uğraşıyorum" dediğinde düşüncelerimden sıyrılıp Deniz'e döndüm. Benimle dalga geçmek hoşuna gidiyordu.

Ece "Heey!" dedikten sonra Deniz'in karın boşluğuna vurdu. Deniz "Aah! Ama bu adil değil" diye yakınırken Ece kahkaha atıp onun yanına oturdu. Biz oturunca Deniz de yerine geçti.

"Eee.. aşk kuşları, neler yapıyorsunuz bakalım? Abiciğim gördüğüm kadarıyla kaçırma planı işe yaramış"

Deniz onu başıyla onaylayıp bana döndü.

"Ne yani? Senin de mi haberin vardı bundan?" dedim bakışlarımı Ece'ye çevirip.

"Elbette, bu dahiyane fikir kimden çıktı sanıyorsun?"

"Abi-Kardeş beni oyuna getirdiğinize inanamıyorum ya"

İkisi de kahkaha atmaya başladılar. Sinirlenmiyordum, çünkü ben de eğleniyordum. Gülmek onlara çok yakışıyordu.

Ece'nin de gelmesiyle takım tamamlanmıştı. Eskisi gibi birbirimize takılıp halimize gülüyorduk.

"Temelli mi geldin, yoksa tatile mi?" Özlemiştim onu.

"Tatil için geldim. Daha doğrusu Deniz'e yardıma geldim ama görüyorum ki gerek kalmamış, gelmişken tatil yapar giderim"

Deniz yalandan öksürmeye başlayıp su içti. Bu konuyu kapat demenin kibar bir yoluydu. Ece de bunu fark etmişti, göz göze geldiğimizde kendimizi tutamayıp gülmeye başladık.

Saatlerdir burada oturuyorudk. Ece'ye oradaki hayatını anlattırıyordum, çünkü orada neler olduğunu çok merak ediyordum.

"Neyse, artık kalkayım. Bugün geldim ve çok yorgunum. Yakın zamanda yine yanınıza uğrarım."

"Tamam, ama unutma mutlaka gel" diyerek sarıldım ona. Ece gittikten bir süre sonra biz de hesabı isteyip kalktık.

Sürprizi gerçekten güzeldi. Ece dönmüştü, bu da demek oluyor ki ortalık normalden biraz daha renklenecek.

Arabaya bindiğimizde Deniz'e yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum.

"Teşekkür ederim bu güzel akşam için" Uzanıp elimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.

"Senin için tüm bunlar az bile ve küçük hanım kendinizi sürprizlere alıştırsanız iyi olur" Gülümsüyordu.

"Sen yanımdayken çok da zor olmasa gerek"

"Imm...Eğer hepsinin sonunda beni öpeceksen seve seve" Omzuna vurduğumda kahkaha atmaya başladı.

"Zevzek..."

Hala gülüyordu. Arkama yaslanıp onu izlemeye devam ettim. Çok etkileyiciydi.

Onu izlerken kendimi uykunun kollarına bıraktım. Bu gün oldukça güzel ama bir o kadar da yorucu bir gündü.

HİÇ HESAPTA YOKKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin