BÖLÜM 24

3.3K 139 4
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda kısa bir süre nerede olduğumu anlayamadım. Hafızam yavaş yavaş yerine gelirken etrafımı büyük bir mutlulukla yeniden inceledim. Deniz ile evimizdeyim.. Bizim evimiz... Tamamen bize ait, kimsenin bilmediği bir yerde mükemmel bir ev.

Deniz hala uyuyordu. O kadar güzel uyuyordu ki uyandırmaya kıyamıyordum. Yavaşca yerimden kalkıp mutfağa gittim. Bir umut belki dolapta bir şeyler vardır diye ve beklediğim gibi de oldu.

Dolaptan gerekli olan malzemeleri çıkartıp kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Onun en sevdiği şeyleri hazırlamak benim için ayrı bir zevkti.

***Deniz***

Sesler duyunca gözlerimi açtım. Meleğimle tüm geceyi bu koltukta geçirmiştik ve tüm kemiklerim ağrıyordu. Kolumun hafiflediğini fark edince Derin'in kalktığını anladım.

Sesler mutfaktan geliyordu. Gülümseyip o tarafa doğru ilerledim. Oradaydı... Kaşlarını çatmış, kavanozu açmaya çalışıyordu.

Bunu hep yapardı. Bir şeyi yapmayı kafaya koyduysa yapana kadar vazgeçmezdi. Kaşlarını çatar, omuzlarını dikleştirir ve dudaklarını büzerdi. O öpülesi kiraz dudakları...

Derin beni her şeyiyle kendisine bağlıyordu. Sesi,mimikleri,hareketleri.. her şeyi...

Onun için bu evi hazırlarken çok zorlandım. Ne tür mobilyaları sever? Hangi rengi tercih eder? Nereye neyi yerleştirmeliyim? Hepsini en ince ayrıntısına kadar planlamaya çalışmıştım. Emre çzel bir şirket ayarlamamı önerdi ama her şeyi ben yapmak istemiştim. Sonuçta bu bizim ilk evimiz olacaktı ve özel olmalıydı. Ece, Tuğba ve Ayça da bana bu konuda yardım ediyorlardı.

Tuğba ve Ege oldukça mutlu görünüyorlar. Şu an yurtdışında canları nereye gitmek isterse oraya gidip eğleniyorlardı. Derin'in de hayaliydi dünya turu. Bir gün o tura beraber çıkacağız ama şu anki önceliğimiz üniversiteden mezun olmak.

Ben düşüncelere dalmışken Derin kavanozu açmayı başarmış, zaferle gülüyordu. Kavanozla işi bitince domatesleri doğramaya başladı.

Kapıya yaslanıp ses çıkartmadan onu izlemeye devam ettim. O kadar sakin ve masumdu ki, ona düşman olanları anlamakta zorlanıyordum. Özellikle de annemi. Bu aralar annem ona çok soğuk davranıyordu ama Derin bunu görmezden gelmeyi başarıyor, her seferinde büyük bir içtenlikle karşılıyordu onu. Babamla işbirliği yapıp annemin Derin'i sevmesini sağlamaya çalışıyorduk ama inat ediyor, pes etmiyordu.

"Ahh! Lanet olsun!"

Derin'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Parmağını kesmişti. Hemen yanına gidip parmağını musluğun altına soktum ve kanı temizledim. Beni gördüğüne şaşırmıştı. Sanırım hala uyuduğumu düşünüyordu.

Kesiği temizledikten sonra kontrol ettim. Çok derin görünmüyordu ama hafife alınmaması gerekiyordu. Parmağını peçete ile sarıp onu salona götürdüm. Orada bir ecza kutusu vardı. Eğer yanınızda Derin gibi sakar biri varsa eve alacağınız ilk şey içi hınca hınç dolu bir ecza dolabı oluyor.

Derin hiç ses çıkartmadan beni izliyordu. Onu kan tuttuğunu bildiğim için elimi çabuk tutmaya çalışıyordum ama bir yandan da canının yanmasından korkuyordum.

Yarayı temizleyip güzelce sardıktan sonra eşyaları toplayıp kaldırdım. Gözlerini kapatmış hiç kıpırdamadan oturuyordu. Yüzü bembeyaz olmuştu.

"İyi misin meleğim"

"Ben.. kan.." Gözlerini iyice kapatıp dein bir nefes aldı.

"Geçti meleğim sakin ol. Her şey yolunda"

Yaklaşıp onu öpmeye başladım. Aslında ben onu öpmesem de sakinleşirdi ama mutfaktaki halleri aklıma gelince öpme isteğime engel olamadım. Nefes alması için geri çekilip kalkmasına yardım ettim.

"Sana kahvaltı hazırlamaya çalışıyordum ama çok başarılı olduğum söylenemez"

"Önemli değil bitanem. Bu evde yapacağımız daha çok kahvaltımız olacak"

Beraber mutfağa girip kaldığı yerden kahvaltıyı hazırlamaya devam ettik. Her şeyi mükemmel yapmıştı ve onun hazırlamış olması da bu enfes yiyeceklerin tadına tat katıyordu.

Kahvaltı bittikten sonra mutfağı topladık ve salona geçip film izlemeye başladık. Kollarımı beline sıkı sıkı dolayıp onu kendime çektim. Her zamanki gibi papatya kokuyordu. Bu koku başka kimsede olamazdı. Ona özel bu mükemmel koku benim de bir numaralı uyuşturucumdu. Kokusunu içime çektikce beynim uyuşuyor, kendimi onunla bambaşka bir dünyadaymışım gibi hissediyordum. Benim cennetim Derin'di.

Filmin ortalarına doğru uyuduğunu anlayınca kucağıma alıp odasına götürdüm. Melek gibi görünüyordu uyurken. Yatağa yatırıp üstünü örttüğümde pikeye iyice sarınıp bana sırtını döndü ve uyumaya devam etti.

Onun bu haline gülümseyip ses çıkarmamaya çalışarak odadan çıktım. Benim her şeyimdi Derin. Onu seviyorum ve bu evde onunla yaşlanacağımı düşündükçe daha da mutlu oluyorum.

Kanepeye uzanıp hayal kurmaya başladım. Geleceğimizi, ilerde yapacağımız çılgın şeyleri... Bunları düşünürken de kendimi uykunun kollarına bıraktım.

HİÇ HESAPTA YOKKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin