BÖLÜM 26

3.1K 138 12
                                    

Neredeyse 1 hafta olmuştu ve durumu hala stabildi. Koridorda oturmuş, doktorun bilgi vermesini bekliyordum. Saniyeler bana saatmiş gibi geliyordu. Deniz ile geçirdiğimiz günleri düşünerek bekliyordum..bekliyordum.. Biliyordum, uyanacaktı ve gözlerini açtığında da ilk göreceği yüz benimki olacaktı. Uyanacaktı, beni yüzüstü bırakmazdı o.

Daha fazla ondan uzakta kalmak istemiyordum. Onu görmeliydim, görmeye ihtiyacım vardı. Kokusunu içime çekmek istiyordum, konuşmak istiyordum. Oturduğum yerden kalkıp doktorun odasına doğru yürümeye başladım. Alt kata indiğimde zorlanmadan buldum odasını. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Başını evraklardan kaldırıp beni görünce gülümsedi.

"Buyrun Derin Hanım?"

"Ben... Bakın neredeyse 1 hafta oldu ve yanına girmeme de izin verilmiyor, durumu hakkında kimse bir şey söylemiyor. Lütfen söyleyin, neden bu kadar uzun sürdü uyanması?"

Beni sessizce dinledikten sonra anlayışla gülümsedi. Bir şeyler olduğunun farkındaydım ama kimse bir şey anlatmıyordu.

"Bakın Derin Hanım-"

"Derin" Afallasa da devam etti

"Peki, Derin. Deniz'in uzun süre beynine oksijen gitmemiş ve soluduğu gaz da onu ciddi anlamda zehirlemiş. Buraya getirildiğinde kalbi bir kez daha durdu ama uzun süren uğraşlar sonucunda hayata döndürmeyi başardık. Ancak ne yazık ki durumu ciddiyetini koruyor. Bunu söylemek istemezdim ama bir kez daha söylüyorum. Bu durumda uyanması gerçekten mucize olur"

Kendimi bir kâbusun içinde gibi hissediyordum ve bir an önce uyanmak istiyordum. Duyduklarım kaldırabileceğimin çok üstünde şeylerdi. Doktor bile ümidi kesmişti ama ben kesmeyecektim. Beni bırakmayacağına emindim.

Boğazımda bir şey düğümleniyordu sanki. Etrafı bulanık görmeye başladım ama ağlamamalıydım. Deniz için.. İkimiz için de güçlü olmalıydım.

"Onu görebilir miyim? Lütfen izin verin"

Bir süre tereddüt etse de sonunda izin vermişti. Sevinçle ayağa fırlayıp beni hazırlayacak olan hemşire ile birlikte yürümeye başladım. Sonunda onunla konuşacak, kokusunu içime çekebilecektim.

Hazırlandıktan sonra yoğun bakım ünitesine yürümeye başladım. İçeri girdiğimde bir süre kapıda durdum. Her yeri kablolarla kaplıydı. Makine sesleri bütün odayı kaplıyordu.

Yaklaşıp yatağının kenarına oturdum. Elleri soğuk ve teni çok solgundu. Yan tarafta kalp atışlarını duymuyor olsam öldüğünü düşünebilirdim.

Ahh! Ne diyorum ben böyle! Yaşayacaktı. Kendimi bu düşüncelerden kurtarıp onu izlemeye devam ettim.

"Merhaba sevgilim... Beni duyduğunu biliyorum. Sakın pes etme. Doktorların canı cehenneme, sen yaşayacaksın. Hem bana söz verdin, bırakmayacaktın. Sözünü tut tamam mı? Evimiz yandı ama yeniden yaparız. Beraber.. Her şeyi beraber seçeriz, duvarları beraber boyarız. Uyan lütfen, aç gözlerini."

Ağlıyordum ama umurumda değildi. Eğilip dudaklarına bir öpücük kondurdum. 

"Seni bekliyorum aşkım, uyan bir an önce. Daha önümüzde uzun bir yaşam var. Evleneceğiz, çocuklarımız olacak. Umarım oğlumuz sana benzer, senin gibi yakışıklı ve korumacı... ve kızımız da bana benzesin olur mu? Ortalıkta koşup cadılık yapsın, ben ona kızdığımda da koşup yanına gelsin ve beni sana şikâyet etsin."

Hıçkırıklar boğazımda düğümleniyordu ama onun yanında ağlamamalıydım. Eğer ağlarsam o da üzülürdü, biliyorum.

"Sonra evimizin bahçesine onlar için bir ağaç ev yapalım, oynasınlar orada. Büyüdükleri zaman da kafa dinlemek için gitsinler oraya.. Ama tüm bunlardan önce, bunları yapabilmemiz için senin uyanman gerekiyor Deniz. 7 gün uyumak için çok uzun bir süre, uyan lütfen.. Lütfen, Seni seviyorum"

Alnına uzun bir öpücük kondurduktan sonra yavaş adımlarla odanın kapısına yöneldim. Tam odadan çıkacakken arkamdan gelen sesle donup kaldım. Bu ses... Hayır, hayır bu olamazdı. Odaya hızla bir sürü hemşire ve doktor girdi. Hızlı hızlı konuşuyor ve bir şeyler yapıyorlardı. Bense kapının yanında onları izliyordum. Hemşirelerden biri beni odadan çıkarmaya çalışsa da ona engel olmayı başardım. Buradan ayrılmayacaktım.

Bedenim, beynim uyuşmuş durumdaydım. Hareket edemiyor, düşünemiyordum. Sadece Deniz'e müdahale eden doktoru izliyordum. Sonra kulakları sağır eden o kesintisiz ses duyuldu. Daha fazlasını kaldıramayacaktım.

"Deniiii...z!"

Onun adını haykırıyor, yanına ulaşmaya çalışıyordum ama nereden geldiğini anlamadığım kollar beni engelliyorlardı. Sonra kendimi karanlığın içine bıraktım.

HİÇ HESAPTA YOKKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin