BÖLÜM 29

3K 159 8
                                    

Deniz'i odaya getirdiklerinde hala yarı baygın yatıyordu. Odada kimseden ses çıkmıyordu. Hepimizin gözü Deniz'in üzerindeydi.

Gözlerini açıp bir süre etrafı izledi. Sonra teker teker hepimize baktı, bana gelince durdu.

Konuşmak için ağzını açtı ama sonra yüzünü buruşturdu. Elini kaldırıp bana gel işareti yaptı. Hemen yanına oturdum. Neden konuşmadığını anlayamamıştık. Doktor bazı sorunlar yaşayabileceğini söylemişti ve düşündüğüm şeyin olmaması için içimden yüzlerce dua ediyordum. Ya hiç konuşamazsa, o güzel sesini bir daha hiç duyamazsam... Elini tutup bir şeyler söylemesini bekledim. Gülümsüyordu.

"Su" Sesi fısıltı gibi çıkmıştı ama bu bile rahatlamama yetmişti. Emre, bir bardağa su koyup uzattı. Suyu içtikten sonra biraz daha kendine gelmişti.

"Ben, neler oldu bilmiyorum ama özür dilerim meleğim. Sözümü tutamadım" Gözlerim dolmuştu.

"Hayır, böyle söyleme. Sen sözünü tuttun. Bak, yanımdasın ve beni bırakmadın"

"Kardeşim, geçmiş olsun" Emre, konu dağılsın diye araya girmişti. Deniz ona bakıp gülümsedi.

"Abi çok korkuttun bizi" diyerek lafa girdi Ege. Deniz onu görünce şaşırmıştı.

"Senin ne işin var lan burada? Tatiline noldu senin?" Gülüyorlardı.

"Sen buradayken ben tatil mi yaparım oğlum?"

"Gördün işte turp gibiyim, bana bir şey olmaz oğlum. Dağ gibi adamım. Orada sıkıldın, Tuğba'nın çenesini çekemedin ben de bahanen oldum değil mi lan?" Hepimiz gülüyorduk, Tuğba dudaklarını büzmüş gülerek Deniz ve Ege'ye bakıyordu.

Eğleniyorduk ama hemen yorulmasını da istemiyordum. Ne de olsa 3 kez ölümden dönmüştü.

"Tamam, artık, bırakalım da güzelce dinlensin. Sonra yine atışırsınız"

Deniz itiraz edecek gibi olduysa da bakışlarımla onu da susturdum. Herkes odayı boşalttıktan sonra kalkıp camları açtım. Sonbahar geldiğini müjdeler gibiydi. Camın kenarındaki koltuğa oturup onu izlemeye başladım. O kadar güzel ve huzurlu uyuyordu ki büyülenmemek imkânsızdı.

Hayat bu zamana kadar hiç gülmemişti yüzüme ama sonra Deniz çıktı karşıma. Sanki bu güne kadar yaşadığım kötü şeyler için özür diler gibi çıkarmıştı kader onu karşıma. Her haliyle, her sözüyle beni kendine çekmeyi başarıyordu. Ondan kopamıyordum, kopmak da istemiyordum. Deniz 'siz bir hayat düşünemiyordum bile. 1 haftanın yorgunluğu çökmüştü üzerime. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

Uyandığımda üzerimde pike vardı, yanıma pike aldığımı hatırlamıyordum. Başımı kaldırdığımda Deniz'in gülen yüzüyle karşılaştım.

"Günaydın bitanem"

"Günaydın, bunu sen mi örttün?"

"Hayır, örtmek için kalktım ama hemşireye yakalandım."

"Kalkmak yok,  sen dinleneceksin."

Yanına gidip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Dudaklarını sarkıtıp gözlerime bakıyordu. Sebebini biliyordum ama hastaneden çıkana kadar onu öpmeyecektim. Yorulmuştuk, özellikle de onun kalbi çok yorulmuştu. Ama tabiki bunun acısını sonra çıkaracaktık, buna emindim.

"Derin, ne zamandır uyuyorum?" Sorusu üzerine bir süre duraksadım. O da fark etmişti ama sormadı.

"8 gün." Gözlerine bakamıyordum. Geçirdiğim günler aklıma gelince ağlayacak gibi oluyordum ve beni o halde görmesini istemiyordum.

"8 gün mü? Oldukça uzun. Neden?" Cevap veremiyordum. Alevlerin içindeki o hali gözümün önünden gitmiyordu.

"Derin, bana bak.. Yüzüme... Anlat neler oldu?" Derin bir nefes aldım ve yüzüne baktım. O güzel yüzüne.

"Evimiz.. Büyük bir yangın çıktı. Ben odada olduğum için fazla etkilenmeden uyandım ama sen..." Hıçkırıklarımı daha fazla tutamamıştım. Ona sarılıp ağlamaya başladım. Biliyorum bunu yapmamalıydım ama daha fazla tutamamıştım kendimi.

"Geçti bal kaymağım, geçti" Birden gülmeye başladım. 'Bal kaymağım' çok garip ve yeni bir hitap şekliydi ve komik...

"Hey gülme. Neden güldüğünü biliyorum ama anlamı çok büyük"

"Öyle miii"

"Öyle, ama zamanı gelince. Anlatmaya devam edebilecek misin?" Merak ettiğini biliyordum o yüzden anlatmaya devam ettim.

"Sen salonda uyuyup kalmışsın, yangın mutfakta çıktığı için de en çok seni etkilemiş. Zehirlenmişsin. Seni dışarıya kadar sürükledim, kalbin durdu. Ambulans gelene kadar kalp masajı yaptım. Hemşireye göre eğer yapmasaydım sen.. sen şimdi burada olamazmışsın. Ne zaman yardım çağırdığımı hiç bilmiyorum. Sonra hastaneye geldik işte. Kalbin bir kez daha durmuş. Sen uyanmadan bir gün önce yanına girdim, seninle konuştum. Kapıdan çıkarken..."

Yine ağlıyordum ama Deniz gözyaşlarımı silene kadar fark etmemiştim. O da üzgün görünüyordu ama sonuna kadar anlatacaktım.

"Sen bir an için öldün. Yani kalbin durdu ve uzun süre atmadı. Sonrasında bayılmışım. Uyandığımda neyse ki hala yaşıyordun. Bir an için öyle korktum ki, seni kaybetmiş olmaktan, ölmenden öyle çok korktum ki.."

Beni çekip kollarının arasına aldı. Ağlıyordum ve durduramıyordum kendimi. Öyle çok hayal etmiştim ki bu anı. Şimdi yaşıyor olmak paha biçilemez bir mutluluktu benim için.

"Hepsi geride kaldı birtanem. Hepsi geçti. Her şeye yeniden başlarız. Evimizi yeniden yaparız. Üzülme, sen üzüldükçe ben daha çok üzülüyorum. Bir daha seni yalnız bırakmayacağım. Asla..."


HİÇ HESAPTA YOKKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin