Bölüm 2 : Korkular ve Gerçekler

36 8 9
                                    

Fakat bu alanda bir farklılık vardı. Karşımdaki duvarda daha önce olmayan bir yazı yazıyordu.

"Le Fouet du Temps est venu pour vous."

*Zamanın Kırbacı senin için geldi.*

Alin'den.

Uyandığımda zihnimde en son bu sözler yankılanıyordu. Korku verici bir kâbustan uyanmıştım. Çok gerçekçi bir rüyaydı. Bu tarz rüyalar normal hayatımda hiç görmezdim. İlk defa böyle bir şey yaşamıştım. Her şey totemin içindeki küllerin yere dökülmesiyle başlamıştı.

Bu konu hakkında derin bir araştırma yapmam icap ediyordu. Zamanın Kırbacı gerçekten var mıydı yoksa benim zihnimin ürettiği bir tür gerçeklik yanılgısı mı bulmam gerekiyordu. Bu yüzden hemen hızlıca duşa girip üzerimi giyindim ve kütüphaneme doğru yola koyuldum.

Evden çıkmayı çok sevmeyen birisiydim. Arkadaşlarım ile de pek sık görüşmek istemezdim ama onlar beni zorla planlarına dahil ederlerdi. Özellikle Kutay bana fazlaca baskı uyguluyordu.

Kutay'ın annesi ve babası daha önceden trafik kazası geçirerek hayatlarını kaybetmişti. Hâl böyle olunca da Kutay'ı teyzesi ve amcası sahiplenmiş, ona gözü gibi bakmışlardı.

Ortaokulda tanışmıştık Kutay'la. O gün bugündür de çok yakın ve samimiydik. Her derdimi, sıkıntımı Kutay'a anlatırdım. O, benim bir nevi diğer canım gibiydi. Onu kendimden daha çok seviyordum.

Kafam Kutay'la meşgul oluyordu sürekli. Bu yüzden onu hemen aramaya karar verdim.

"Alo? n'aber Kutay'ım?"

"Yuvarlanıp gidiyoruz Alin'im. Sen neler yapıyorsun ve nasılsın?"

"İyiyim şekerlik. Kahvaltıya bana gelsene sana anlatacaklarım var."

"Tabii hemen geliyorum, 10 dakika içinde kapındayım."

"Tamam şekerlik görüşmek üzere."

Telefonu kapatınca mitolojik eserleri dizdiğim rafıma geldim. Çoğu mitoloji kitabı bende bulunuyordu. Onlardan Zamanın Kırbacı hakkında bir şeyler öğrenebilirdim.

İlk başta Yunan Mitolojisi ile başlamaya karar verdim. Sayfaları karıştırmaya başladıkça zaman da su gibi akıp geçiyordu.

Ben kitabı okumaya devam ederken zil çalmıştı. Gelenin Kutay olduğunu varsayarak hemen kapıyı açıp onu beklemeye koyulmuştum.

Tahminlerimde yanılmamıştım ve gelen Kutay'dı. Elinde ise iki fırın poşeti vardı. Kutay ile ikimiz fırınlarda yapılan küçük pizzalara bayılırdık. Bu yüzden birbirimize sürekli bunlardan getirirdik.

"N'aber Alin'im? Bakıyorum da beni çok özlemiş gibisin."

"Gibisi az kalır şekerlik gir bakalım içeriye." Kutay'la bir şeyler yapmayı seviyordum. İçten içe onu çağırdığım için mutluydum.

İkimiz birlikte içeriye girince mutfağa yöneldik ve hazırladıklarımızı yemeye koyulduk. Etraf fazla sessiz olduğu için söze başlayacakken Kutay'da aynı şeyi hissetmiş olmalı ki direkt konuşmaya başladı.

"Telefonda sesin biraz garip geliyordu Alin'im. Bilmem gereken bir şey var mı acaba?"

"Aslında evet var Kutay." dememle beraber Kutay'ın yüzünün gerildiğini hissetmiştim.

"Anlat bakalım seni dinliyorum."

Kutay'a hızlıca gördüğüm mağaradan, toteme benzeyen garip şekilli matruşkadan ve küllerden oluşan daire yıldızdan bahsettim. Anlattıklarım ona ilginç gelmiş gibi görünüyordu.

ZAMANIN KIRBACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin