Bölüm 5 : Tanışma

15 5 0
                                    

Ben hep susan taraftım, sense benim dilime prangayı vuran taraftın sevgilim.

Beynimde dönen tek cümle ise şuydu.

"Hissetmek yok göz göze gelmek yok."

Bu varlık benim hislerimle besleniyordu. Bu yüzden korkmamam gerekiyordu. Onun karşısında korkamazdım. Babamın karşısında bile dimdik durmuştum ben. Bu yaratığın karşısında da sakin kalmam gerekiyordu. Ama öyle bir şeydi ki çok korkunç görünüyordu. Ne olursa olsun korkmayacaktım. Gözlerine de bakamazdım. Sebebini hâlâ bilmiyordum. Onunla asla temas kurmamam gerekiyordu. Bu yüzden kendi ellerime odaklandım. Hiçbir şey hissetmedim. Zihnimi tamamen boşaltmaya başlamıştım.

Ben hissizleştikçe yaratık o korkunç sesiyle çığlıklar atarak küçülüyordu. Başarıyordum. Hiçbir şey hissetmemeye devam etmem gerekiyordu. Onu ancak böyle yenebilirdim.

Kulaklarım bugüne kadar bu kadar korkunç hiçbir ses duymamıştı. Yaratık en sonunda iyice küçülüp duman formuna büründüğünde öyle bir ses çıkmıştı ki canımdan bir parça kopmuş gibi hissetmiştim.

Daha sonra her şey normale dönmüştü ve hava tekrar aydınlanmıştı. Ama değişmeyen bir şey vardı. Esila'nın elinde hâlâ paket vardı ve herkes hareketsiz bir şekilde kalmıştı. Bu nasıl olabilirdi? O yaratığın geldiğini onlar bilemiyor muydu?
Ve dahası bu yaratık zamanı mı durduruyordu?

Aradan birkaç dakika geçtikten sonra bu zaman duraksaması bitmişti çünkü Esila gelip bana sarılmıştı. Kafam çok karışıktı.

"İyi ki varsın iyi ki doğdun Alin. Seni çok seviyorum ve bu da benim sana hediyem."

Herkesin aksine Esila hediyesini kendisi yapmıştı. İkimizin sahilde çekildiği bir fotoğrafı harika bir şekilde süslemişti. Bence hediyenin maliyeti olmamalıydı. Esila da bunu bildiği için elleriyle hediye yapmıştı.
"Çok teşekkür ederim yavrum, bu hediye benim için çok özel."

Esila ile bir kez daha sarıldıktan sonra toparlanıp bungalovlarımıza doğru yola koyulmuştuk. Bugün olanlar hakkında Kutay ile hemen konuşmam gerekiyordu.

"Kutay."

"Alin'im."

İkimiz de aynı anda birbirimize seslenmiştik.

"Buyur güzelim söyle."

"Şekerlik bugün çok korkunç bir şeyler oldu."

Kutay'ın yüzü düşmüştü. Kesin ona da bir şeyler olmuştu.
"Şekerlik yoksa sana bir şey mi oldu?"

"Önce sen anlat Alin'im."

"Tamam şekerlik. Şimdi şöyle ki hepiniz hediyelerinizi verdikten sonra en son Esila kalmıştı ya."

"Evet güzelim Esila'dan sonra ne oldu?"

"Esila tam bana hediye verecekken ortalık bir anda karardı. Burnuma böyle yanık kokusu gibi bir şey geldi. Sonra vücudum kaskatı kesildi. Başımı kaldıracak güç bulup Esila'ya baktığımda Esila artık orada yoktu." Ben anlattıkça Kutay'ın morali bozuluyordu. Şuan tek istediğim Kutay'ın o şeyi görmemiş olmasaydı. "Karşımda çok karanlık bir siluet vardı. Kafasında iki tane keçiboynuzu gibi boynuz vardı. Kolları ve bacakları çok uzundu. Derisinin altından iskelet kemiklerini seçebiliyordum Kutay. Çok korkutucuydu." Kutay şuan ağlamak üzere gibi gözlerime bakıyordu. "Ama ben ondan kurtulabildim. Tatile çıkmadan önce gördüğüm rüyayı hatırlıyor musun sana anlatmıştım. Orada o totemde bir şey yazıyordu. 'hissetmek yok göz göze gelmek yok.' hissetmedim ve onunla hiç göz göze gelmedim Kutay. Sonra başardım ve o gitti."

ZAMANIN KIRBACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin