Belkide kaderin en büyük hatası bana mucizevi bu ruh hayvanını vermekti. Büyük güç büyük sorumluluk gerektirirdi. Zaten üzerimde çok fazla yük varken birde bununla uğraşmak beni yoruyordu.
Bugün uçuş denemeleri vardı. Daha önce hiç böyle birşey denememiştim. Sanırım Ateş Varisi ilk defa bir konuda başarısızdı. Bu işi hemen öğrenmem lazımdı. Çünkü hayatımda başarısızlığa yer yoktu.
Sahi diğer insanlarda benim gibi miydi? Başarısız olunca yıkılacağını düşünen varmıydı?
Bu sabah erken kalkmıştı. Ormanda koşuya çıkmıştım. Koşmak yada kimine göre kaçmak hayatımın bir parçası olmuştu. Şimdi ise sirtimiybir ağaca yaslamış oturuyordum.
Ve tek yaptığım düşünmekti. Bahar'ın yanında olmadığı zamanlar hep düşünürdüm. O yanındayken düşünmeme izin vermezdi. Sanırım bu yüzden bu hayatta en çok ona değer veriyordum.
Onun için Ateş'i bile yok sayabilirdim. Sağıma baktığımda Ateş'i gördüm. Aramızdaki mührün açık olduğunu söylemişmiydim. Yanıma geldi ve başımda dikildi.
"Ne var?"
Ona bıkkınca baktım.
"Bugün uçuş denemesi var"
"Farkındayım. Ama sorarmısın o hocalara hiç Zümrüd-ü Anka kuşu olan birisini eğitmişlermi?"
"Hayır hiç eğitmediler. Ama ben eğittim daha doğrusu eğitilirken gördüm"
"Nasıl ?"
Yere yanıma oturdu.
"Kuşumun adı Kaniş. Bana eski eğiticisinin onun üzerine nasıl bindiğini. Nasıl yere düşmeden sağlam durabildiğini gösteren bir kaç tane anı izletti. Yani ondan öğrendim"
"Yani seninkide sana öğretir diyorsun?"
"Denemeden bilemezsin"
Ayağa kalktım.
"Ben gidip ona soracağım. Yüksek ihtimalle gelmem akşamı bulur. Yani beni almaya gelme "
Beni başıyla onayladı. Ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladım. Umarım yine inata binmezdi. Çünkü benim ne kadar inat olduğumu o dahil herkes görmüştü.
"Uçuruma gel"
Bu uçurum benim Ateş halkını almaya giderken önüme çıkan uçurumdu. Yaklaşık olarak on beş dakika sonra uçuruma gelmiştim. O da buradaydı.
Gözleri kan kırmızısıydı. Hatta ondan daha koyu bile olabilirdi. Kanatları kocamandı belkide tüm Su Halkını iki kanadına sığdırabilecek cinsten.
Su Halkının örneğini vermem bu diyardaki en az halk onlardı.
Kanatları en başta kan kırmızısı olsada sonradan turunculaşıyordu. Kuyruğu ise başta kırmızı sonra turuncu ve sarı renkleri barındırıyordu. O gerçekten herkesin sahip olmak isteyeceği bir ruh hayvanıydı.
Yanına doğru ilerledim.
"Bana bazı anılar göster yada sırtına nasıl bineceğimi söyle"
"İlk bağlı olduğum nosin sensin desem"
Elimle başıma vurdum. İşler zorlaşıyordu.
"Peki. Kendin uçarken dengeni mükemmel bir şekilde sağlıyorsun ya onun aynısını ben senin üzerindeyken deneyeceksin. Bu işleri bende bilmiyorum "
"Tamam ama yatay veya yan uçarsam düşersin "
Bir ileri bir geri yürümeye başladım. Aklıma gelenle durdum.
"Evet birbirimize bağlıyız ama tam deil. Eğer bunu tamamlarsak ben senin sırtına çıktığımda ben yere düşme tehlikesi yaşasam bile aramızdaki bağ beni tutacaktır "
"Şey ben bağlılı nasıl tamamlarız bilmiyorum da "
Ona "ciddimisin?" Der gibi baktım. Derin bir nefes aldım.
"Peki ben sana öğretirim. Şimdi sen benim önümde eğileceksin bende elimi başına koyacağım "
"Asla"
"Sen bilirsin o zaman yarım dolaş böyle "
Sıkıntılı bir nefes aldı.
"Tamam "
Bir bacağını kırdı ve önümde eğildi. Ona doğru biraz daha yaklaştım ve elimi başına koydum. Elimden birşey ona akıp gidiyordu. Elimi çektim.
"Bitti"
"Peki şimdi deneyelim"
Ona "sen malmısın?" Der gibi baktım.
"Sence benim ki çok uzun bir insan olmama rağmen boyum sana yetişirmi?"
Bıkkınca baktı ve iyice kendini küçülterek eğildi. Ayağımın birini kanadının üstüne attım ve gövdesine çıktım.
Kanatları ne kadar büyük olsada gövdesi küçüktü.
"Hadi deneyelim"
Geriye doğru bir kaç adım attı ve bir anda yukarıya doğru uçtu. Şuan normal şartlarda düşebilirdim ama aramızdaki bağ beni tutuyordu.
En yukarıya gelince bir seferde süraat ile aşağıya inmeye başladı.
Sonra bir anda dümdüz uçmaya başladı. Yan yatıyor. Yüz üstü yatıyor ve düşüp düşmediğimden emin oluyordu.
Ellerimi tüylerine koydum ve yan şekilde yatan onu düz şekile getirdim. Bağ yüzünden en azından uçarken birbirimizi kontrol ediyorduk.
Yine benimle inatlaşmaya kalkmış ve yan dönmüştü. Ben onu düz hale getirdikçe o yana dönüyordu. Tam bir daha çarpacakken onu süraatle durdurdum.
"Senin aptal kontrol sevdan yüzünden öleceğiz Julivya"
Ona kızdığımı anlamış olacak ki sustu. Bizi yavaşça tekrar uçuruma getirdim. Sırtından indim.
"Bu saatten sonra kontrol bende belki sen ölmezsin ama ben ölümsüz deilim"
Arkamı döndüm ve ormana doğru yürümeye başladım.
"Onlara ne zaman söyleyeceksin?"
"Neyi?"
"Gerçekleri. Evet ben yeri geldiğinde sinirli yeri geldiğinde kontrolcü bir tip olabilirim. Ama bu senin herkesten birşeyler sakladığının gerçeğini değiştirmez.
Belki Ateş seni her koşulda affeder.
Ama affetmek kalp kırıklığını değiştirmez""Farkındayım. Peki ne yapayım sen söyle. Bir yanım git Ateş'e herşeyi anlat diyor. Diğer yanım bu konuda Ateş hiçbir şey yapamaz sen halledeceksin diyor. Sence ne yapayım?"
"Belki şimdi bunun doğru olduğunu savunuyorsun ama sana şunu söyleyeyim. Bazen doğru olduğunu savunduğumuz şeyler hatalıdır"
Hani senin hayatında hataya yer yok ya. Bazen en büyük hatayı yaparsın da farkında olmazsın"Durdum ve derin bir nefes aldım.
"Hepiniz bilmeniz gerektiği kadarını biliyorsunuz. Fazlasına gerek yok. Ve ben bu hayatta ve sadece en çok Ateş ve Bahar'a güvenirim. Kafanda kurduğun gibi kötü şeyler planlamıyorum yada nosinleri tuzağa düşürecek şeyler yapmıyorum.
Ben bu hikayenin kötüsüyüm ama en çok iyilik yapanı da benim. "
Sahi benim kalp kırıklığımı kim geçirecekti?...
Evettt bir bölümün daha sonuna geldikkkkkk
Bu bölümün şarkısı Duman-Beni yak Kendini Yak
Mutlu olalım Yıldız Tozlarımmm...⭐🖤🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİ HİSSETMEK
FantasyFantastik bir kitap düşünün. İçinde 6 tane büyük krallık olduğunu. Lordların ve Varislerin olduğunu. Bu kitap diğerlerinden daha farklı. Çünkü bu kitapta kullanılan isimler dünyalı isimleri. Tüm Varisler Lordlarının yanında olmasına rağmen Ateş Var...