4.4

7.5K 336 111
                                    

"İçte tutulan gözyaşları, akıtılanlardan daha acıtıcıdır..."

Stefan Zweig

____________

Derin bir iç çektim gözlerimi kapattığımda. Ruhum öyle yorgundu ki, kolumu kaldıracak tâkâtim bile yoktu. Bedenim güçsüz, Zihnim dolu, Kalbim ağır, Ruhum yorgundu....

O günün üstünden iki gün geçmişti. Ne babam, ne annem, ne de halam; hiçbiri ile ne konuşmuş, ne de yüzlerini görmüştüm. Sadece Beril ve Ömer geliyorlardı yanıma. Ömer iki saatte bir gelip beni kontrol ediyor, birşeyler yedirmeye çalışıyordu ama midem hiçbir şey kabul etmiyordu. Beril ise okul müdürümüze gereken bir açıklama yaptığını ve bana özem bir hafta izin aldığını söylemişti. Beril ve Ömer, ikisi de ne zaman annem ve babam ile ilgili konuşmak isteseler benim onları kovmamla bu son buluyordu. Babam ve Annem ise bu iki gece boyunca sabaha kadar kapımın önünde durmuş ve bana çocukluk anılarımı anlatmışlardı. Beraber oynadığımız oyunları, birlikte film izleyip eğlendiğimiz anıları, benim ilk yürüdüğüm, ilk okula başladığım anılarımı; birlikte yaptığımız bütün herşeyi bana hatırlatmak istercesine anlatmışlardı.

Kapalı gözlerimden süzülen bir damla yaş yatağıma damladı.

Ve, Demir.

Sertçe yutkundum.

Bu iki gün boyunca sayısız arama ve mesajları olmuştu ama hiçbirine bakmamıştım. Kaç sefer geldi kapımın önüne bilmiyorum ama her seferinde kapıyı bile açmayarak onu kovmuştum. Dinlemek istemiyordum. Çünkü biliyorum ki eğer onları dinlersem, onlara bakıp üzüntülerini görürsem onları affederdim. Ama bunu yapmak istemiyordum. Ne kadar canım yansa da, ne kadar benimle beraber onlarında üzüldüklerini bilsem bile yaptıkları hatanın dersini almalarını istiyordum. En azından bunu yapmayı hak ettiğimi düşünüyordum.

"Elanur."

Demir'in sesini duymam ile gözlerimi açtığımda, yatağımda dikleşerek oturur pozisyona geçtim.

"Demir..." dedim fısıltı ile titrek bir nefes aldığımda.

"Güzelim." Buruk bir gülüş sundum. "Dayanamıyorum Elanur. Izin ver seni göreyim. Sadece uzağında bile kalsam yeter. Yeter ki senin iyi olduğunu göreyim."

Burnumu çekerek başımı eğdim ve ellerim ile oynamaya başladım. Ardından kafamı kaldırıp kapıya baktım. "Git buradan." Sesimi birden yüksek çıkarmak istediğim için sesim çatallı çıkmıştı. Seslice boğazımı temizledim ve bu sefer daha düzgün bir sesle, "istemiyorum Demir," dedim. "Git buradan. Şu ana kadar nasıl devam ettiyseniz şimdi de öyle devam edin."

Zoruma gidiyordu bazı şeyler. Benden saklayıp beni salak yerine koymaları gururuma dokunuyordu ne yapabilirim ki?

"Elanur.." dedi Demir, yalvarırcasına. "Lütfen. Göreyim seni."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Seslice burnumu çekip, ayaklarımı parke ile buluşturdum. Yerimde doğrularak ayaklandım ve kapıya doğru adımladım yavaşça. Iki gündür yatıyordum ve bacaklarım benden değilmişcesine uyuşmuştu artık. Her bir attığım adımda vücuduma giren ince bir sızı oluyordu.

"Ne oldu?" Dedim kapının önüne gelmiş ve sırtımı kapıya yaslamıştım. Yavaşça sırtımı kapıya süründürerek yere oturduğumda, aynı şekilde diğer tarafında kapıya sürtünme sesini duydum. Şimdi sırt sırtaydık işte. Sadece aramızda bu kapı vardı. Bizi ayıran bu kapı.

Mafya Bey'im/Texting✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin