Başımda ki çemberi düzeltip mezarlıktan içeriye girdim. Bir elim karnımda diğer elimde çantamı sıkı sıkıya tutuyordu. Ağlamamak için çantamın askısını sıkıyordum.
Mezarlıkların arasında ilerledim. Annemin mezarını bulana kadar ilerledim.
Zeynep Birtan.
Mezar taşını gördüğümde dudaklarımda buruk bir tebessüm oluşmuştu.
Ben geldim anne. Dedim içimden.
Torunların ile geldim.
Yıllardır onu görmeye gelmiyordum. Gelemiyordum cesaret edemiyordum. Babam da yollamazdı. Ne zaman annemin mezarına gidiceğimi söylesem beni eve kilitler akşam olana kadar kapıyı açmazdı. Bağırır çağırırdım ama sesimi duymazdı. Kimse sesimi duymazdı. Sonra gitti bir kadın ile evlendi temelli duymamaya başladı benim sesimi.
Ayza büyüyüp genç kız olduğunda annemizi sadece resimlerden gördü. Benim anlattıklarım ile hayal kurdu. Annemizi hayalinde yaşattı. Hayalinde sarıldı ona.
Mezarın ucuna oturdum. Ayak ucuna geçtiğimiz de bizi görürlermiş. Öyle duymuştum.
Elimi toprağa koydum. "Anne biz geldik. Sana torunlarını getirdim."dedim elimi karnıma koyup.
"Seni çok özledim."dedim mezar taşına elimi koydum. Annemin saçlarını değilde mezar taşını okşadım. Okşamak zorunda kaldım.
"Biliyor musun Anne, ikizlerim oluyor. Allah nasip ederse. Evlendim ben kocam çok iyi birisi babam gibi değil. Bizi kırmıyor vurmuyor. Gözümüzün içine bakıyor. Kendi babamı seçemedim ama çocuklarımın babasını iyi seçtim."
Gözümden bir yaş akınca elimin tersi ile gözümü sildim. "Ayza da çok iyi. Okulunu bitirecek. Sonra da üniversite okuyacak. Avukat olucakmış."dedim tebessüm ederek.
"Çok gururlandırıyor beni. Her sene takdir belgesi getiriyor biliyor musun. Onu çok güzel büyüttüm. Keşke onu yanıma alabilsem."
Ardından ayağa kalktım mezarda ki otları almaya başladım. "Ama üzülme reşit oluyor bir kaç ay sonra. O isterse mahkeme artık bana verebilir onu. O adam da kalmayacak. Bırakmam onu."
Elimde ki otları kenarda duran çöpe attım. Ardından mezarın ucuna geçip dua okumaya başladım.
Karnıma giren hafif sancı ile elimi mezar taşını koydum. "Torunların selam söylüyor anneannesi."dedim.
Karnıma tekrar sancı girince mezarın ucuna oturdum tekrardan. "Birşey yok. Birazdan geçecek."dedim kendi kendime.
Birazdan geçerdi. Son bir ayımız kalmıştı doğuma.
Yalancı sancıydı bunlar.
"Anne ben gidiyorum artık. Tekrar geldiğimde torunların kucağıma geleceğim. Seni görecekler."dedim.
Mezarların arasından çıkıp yürümeye başladım.
Canım acıyordu.
İki elimi de karnıma koyup durdum. "Daha gelmenize çok var."dedim.
Bir ay daha durmaları gerekiyordu.
Yürümeye çalıştım ama olmuyordu. Hem canım yanıyor hem de başım dönüyordu.
Miranı aramam gerekiyordu. Çantamı açıp içinden telefonu çıkardım.
Miranı arayıp kulağıma götürdüm. Çalıyordu.