0.4

48 10 1
                                    

---

Betül'ün Anlatımı

Her şey gözlerimin önünde olup bitiyordu. Birkaç metre uzağımdaydılar; Semih’in yanında bir kız vardı. İsmi, önemi, hiçbir şey umurunda değildi. Gözlerim onların kahkahalarına, o kızın Semih’e olan bakışlarına takıldı kaldı. İçimde bir şeyler kopmuştu, biliyordum. Adımlarım hızlanmaya başladı. Bir an duraksayıp geri dönmeyi düşündüm, ama gururum bunu yapmama izin vermedi.

"Semih!" diye seslendim, sesi titremekten zor kurtardım ama sesim çok net çıkmıştı. İkisi de dönüp bana baktı. Semih’in yüzündeki şaşkınlık, yerini tedirginliğe bırakırken, o kız sessizce uzaklaştı. Ama bu sadece başlangıçtı.

"Betül, yanlış anlıyorsun!" dedi hemen, savunmaya geçmek için acele ediyordu. Sanki her şey bu kadar kolaydı. Gözlerindeki korkuyu görüyordum, ama artık hiçbir şey beni sakinleştiremezdi.

"Yanlış mı anlıyorum? Neyin yanlış olduğunu sanıyorsun, Semih? Kendi gözlerimle gördüğüm bir şeyi nasıl yanlış anlayabilirim?" Sesim yükselirken, kalbim göğsümde patlayacak gibi atıyordu. O ise çaresizce ellerini saçlarına attı, açıklama arıyordu.

"Betül, gerçekten... Öyle bir şey yok. Sadece konuştuk, hepsi bu!"

"Konuşmak mı? Ne hakkında konuşuyordun Semih, ne? Hayatını mahvettiğin bir kadın daha mı var? Yoksa bu da mı benim yanlış anlamam?" İçimdeki öfke, kontrol edemediğim bir dalga gibi kabarıyordu. Sanki yıllardır birikmiş ne varsa o an ortaya dökülüyordu.

"Betül, dur, böyle konuşma..." diye fısıldadı, sesi titriyordu. Ama duramazdım. Artık duracak bir yer kalmamıştı.

"Eğer beni sevseydin, böyle yapmazdın. Eğer Kayra'yı düşünseydin, bizi böyle yarım bırakmazdın!" Her bir kelime boğazımı yakarken, Semih’in gözleri dolmaya başladı. Ama gözyaşları artık beni etkilemiyordu. Geç kalmıştı.

"Betül, sen de biliyorsun, ben... Seni seviyorum. Ama bu iş böyle yürümez. Sürekli kavga, sürekli gerilim... Yoruldum!" dedi sonunda, sesinde çaresizlik vardı. Ama o an beni kaybettiğini anlamış olmalıydı.

"Yoruldun mu? Sen mi yoruldun?" diye bağırdım, "Sana her şeye rağmen ikinci bir şans verdim! Kayra için. Bizim için. Ama sen her seferinde beni hayal kırıklığına uğrattın! Yeter artık, Semih. Ben daha fazla bu acıyı kaldıramam!"

Semih'in yüzü düşmüştü, ama bir yandan da öfkelenmişti. "Sen de masum değilsin, Betül! Sürekli beni suçluyorsun. Peki ya sen? Kayra’ya, bana hiç güvenmedin!"

"Ben güvenmedim mi? Sen bana bir kez bile güven vermedin ki! Ne zaman arkamı dönsem, bir şeyler ters gitti. Artık daha fazla dayanacak gücüm kalmadı."

Kavga büyüdükçe büyüdü, bağırışlarımız sahilin sessizliğini delip geçti. Yoldan geçenler dönüp bakıyordu ama umurumda değildi. Onlara ne kadar bağırsam da, aslında içimdeki öfkenin yarısını bile dışarı vuramamıştım. Kelimeler yetmiyordu.

Sonunda, nefes nefese kaldım. "Bu böyle devam edemez," dedim sessizce. Sözlerim o kadar ağır ve kararlı çıkmıştı ki, Semih bile bir an duraksadı. "Kayra’yı da alıyorum. Bitti, Semih. Artık bizi yormaya hakkın yok."

Semih bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı, ama durdu. Gözlerindeki acı, boğazıma bir düğüm gibi oturdu. Ama gitmem gerektiğini biliyordum. Artık tek çıkış yolu buydu.

Kayra’yı hemen alıp eve gittim. Ona durumu nasıl anlatacağımı bilmiyordum, ama İspanya’ya gitmek bir kaçış değil, bir kurtuluştu. Miray, orada beni bekliyordu. Onun yanına gitmek belki biraz huzur getirecekti. Semih’i ardımda bırakmak, yıkılmış hayallerimizi gömmek zorundaydım.

Uçağa bindiğimde, içimde bir boşluk vardı. Kayra’ya bakıp gülümsedim. "İkimiz de iyi olacağız," dedim ona, ama aslında kendime söylüyordum. Ne kadar doğruydu bilmiyordum, ama denemek zorundaydım.

---
Kısa oldu biliyorum bugünlük bunla idare edeliim söz telafi edicem bu bölümüü

Aşkın Ofsaytı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin