Gece yarısı, bütün ev uykuya dalmışken gözlerimi tavana dikmiş halde yatıyordum. Semih, her zamanki gibi yanımda uyuyordu; ama benim içimde kıpır kıpır bir şey vardı. Endişe, umut, korku… Hepsi birbirine karışmış, beni uykusuz bırakmıştı. Karnımın üzerinde elimle hafifçe gezindim. İçimde büyüyen bu mucizeyi hissetmeye çalışıyordum; ama her geçen gün, ona dair endişelerim de büyüyordu.
Bir süre sonra yatağımdan kalkıp salona doğru yürüdüm. Derin bir nefes alarak pencereden dışarı baktım. Sokak lambalarının aydınlattığı bu sessiz şehirde kendimi bir an yapayalnız hissettim. İçimdeki bu sessiz fırtınayı kimseye anlatamıyordum; ne Semih’e ne de en yakın arkadaşlarıma. Hepsini üzmekten korkuyordum, çünkü onlar zaten beni koruyup kollamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu yükü onlarla paylaşmak, onlara daha fazla endişe vermek istemiyordum.
Ama o anda yanıma gelen adımları duydum. Semih’in derin uykusundan uyanıp arkamdan geldiğini hissettim. Bir süre sessizce yanıma oturdu, ellerini ellerimin üzerine koydu. Gözlerimde biriken yaşları saklamaya çalışsam da, Semih her şeyi fark ediyordu.
“Güzelim, burada ne yapıyorsun bu saatte?” diye sordu, sesi yumuşak ve endişeliydi.
Gözlerimi kaçırarak, “Uyuyamadım. Sadece biraz düşünmek istedim,” dedim. Ama Semih bakışlarını üzerimden ayırmadı.
O, içimde yaşadığım bu korkuları anlayabiliyordu. Bana sarıldığında, güçlü kollarında bir an için kendimi güvende hissettim. Ama içimdeki ses, “Ya bu sefer de başarısız olursam? Ya ona kavuşamazsam?” diyordu. Ve sonunda tüm bu duygular dayanılmaz hale geldi; gözyaşlarım sessizce yanaklarımdan süzülmeye başladı.
“Ben… Ben çok korkuyorum, Semih,” dedim, boğuk bir sesle. “Onu kaybetmekten korkuyorum. Bu kadar yaklaştıktan sonra, elimden kayıp gitmesinden…”
Semih bir an bile tereddüt etmeden beni daha sıkı sararak, “Aşkım, senin ve bebeğimizin yanında olacağım. Ne olursa olsun buradayım. Korkma… Biz her şeyin üstesinden geleceğiz,” dedi. Sesi güçlü, ama içinde bir hüzün vardı. O da bu endişeyi taşıyordu, ama beni korumak için güçlü durmaya çalışıyordu.
Bir süre öylece oturduk, hiç konuşmadan. Dışarıdaki sessizlikte, onun varlığı bana güç verdi. O da başını omzuma yasladı ve gözlerimizi kapattık. Zaman durmuş gibi, her şey sadece bizdik; sadece bu an, sadece bu umut, bu korku.
Ertesi sabah, Semih her zamanki gibi beni dinlenmeye zorlarken, içimde yavaş yavaş büyüyen umudu yeniden hissettim. Bu zor günler geçecek, biz birbirimize kenetlenecektik. Semih'in o sabah bana fısıldadığı sözler aklımdan çıkmıyordu: “Seninle her şeyin üstesinden geliriz, güzelim.”
Birlikte bu mücadeleyi kazanacaktık.
(2 ay sonra...)
Dört aylık kontrolümüz için yeniden hastanedeydik. Bu kez yanımızda Kayra da vardı; kardeşiyle ilgili her detayı öğrenmek için heyecandan yerinde duramıyordu. Damla da yanımızdaydı, gözlerinde gizli bir heyecan parıltısı ile kontrolümüzü bekliyordu.
Doktor, ultrason ekranında bebeğimizin görüntüsüne bakarken yüzünde mutlu bir ifade vardı. Semih’in eli benim elimde, Kayra’nın bakışları ekrandaydı. Kalp atışlarını duyduğumuz o ilk anda hepimizin yüzünde aynı mutluluk belirdi. İçimdeki minik kalbin sağlıklı olduğunu duymak dünyalara bedeldi.
Muayene sona erdiğinde doktor bize dönüp gülümseyerek, “Cinsiyeti öğrenmek ister misiniz?” diye sordu. Bir an hepimiz birbirimize baktık. Semih merakla bana göz kırptı, ama Kayra o kadar heyecanlıydı ki yerinde duramıyordu.
Tam o sırada Damla araya girdi ve doktorla hafifçe gülümseyerek, “Bence kimse şimdi öğrenmesin, ama küçük bir sürpriz yapabiliriz,” dedi. Doktor bu fikre sıcak bakarak başını salladı ve bir kalem kağıt aldı. Bebeğin cinsiyetini yazıp katladı, sonra kağıdı özenle Kayra’ya verdi. “İşte, sır yalnızca sende,” dedi ona gülümseyerek.
Kayra büyük bir ciddiyetle kağıdı aldı ve sanki dünya onun sırrıymış gibi gururla gülümsedi. Artık minik kardeşinin cinsiyetini yalnızca o biliyordu ve bu bilgiyi taşımanın heyecanıyla yanakları kızardı. Onun yüzündeki bu tatlı ifadeyi görünce Semih de ben de gülmeden edemedik.
Hastaneden çıktığımızda, Kayra kağıdı sıkı sıkı tutuyordu. Semih ona “Prenses, bize hiçbir şey söylemeyecek misin?” diye sorduğunda, Kayra ciddi bir yüz ifadesiyle başını salladı ve “Hayır baba, bu sır sadece bende,” dedi.
Damla ise gülerek, “Sanırım hepimiz sürprizi beklemek zorundayız,” diyerek Kayra’yı destekledi. Kayra ve Damla bu büyük sır için kıkırdayarak planlar yaparken, Semih ve ben gülerek onlara katıldık. Cinsiyet partisi için içimizde büyük bir heyecan oluşmuştu, ama şimdilik bu sırrı taşımaya devam etmekten başka çaremiz yoktu.
---
Söz verdiğim gibi iki bölümü atıyorum diğer bölüm taslaklardaa tamamlayınca aticamm
![](https://img.wattpad.com/cover/378346378-288-k382007.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Ofsaytı
Fanfiction"Aşkın Ofsaytı," futbol sahalarında geçen gençlik yıllarında birbirlerine delicesine âşık olan Semih ve Betül'ün hikayesidir. Tutkuyla başlayan aşkları, Betül'ün hayal kırıklığı ve Semih'in kariyer baskısı altında dağıldı. Yıllar süren ayrılıktan so...