---
Betül, sahilde yürürken aklında hâlâ Semih’le yaşadığı son tartışma vardı. Kayra kumlarda oynarken Betül, düşüncelerinden çıkamıyordu. O sırada telefonuna bir mesaj geldi. "Yoldayım. Bekle beni, İspanya’ya geliyorum!" Mesajın sahibi Mustafa’ydı. O kadar şaşırmıştı ki önce mesajı yanlış mı okuduğunu düşündü. "Mustafa mı İspanya’ya geliyormuş?" diye kendi kendine mırıldandı.
Yaklaşık üç saat sonra, kapı çaldı. Betül kapıyı açtığında karşısında üzerindeki siyah polo tişörtüyle Mustafa’yı gördü. Elinde, üzerinde "Dünyanın en iyi dostu" yazılı bir kupa ve devasa bir paketle dikiliyordu.
“Betüüüül! Sana hem bir kahve, hem de koca bir mutluluk paketi getirdim!” dedi, kendinden emin bir şekilde. Betül gözlerini devirdi ama gülümsemekten de kendini alamadı. "N’olur Mustafa, şimdi değil ya..." dedi Betül, yorgun bir sesle.
“Nasıl ya? İspanya’ya kadar gelmişim, sana moral aşılamaya! Sen hâlâ mı kasvet? Bak sana öyle espriler hazırladım ki, depresyonun bile utancından kaçıp gider.”
Betül içeri davet etmek zorunda hissetti. Kayra, Mustafa’yı görünce neşeyle koştu, "Dayı!" diye bağırarak boynuna atladı. Kayra Mustafa'yı Amcası olarak değilde dayısı olarak görüyordu. “Ooo Kayra Hanım, seni gördüm ya, günüm aydınlandı. Maşallah, boy atmışsın! Yoksa seni limonla mı suladılar bu yaz?” diye takıldı Mustafa, küçük kızı kahkahaya boğarken.
Betül’ün yüzünde hafif bir gülümseme belirdi ama yine de içindeki sıkıntıyı dağıtamıyordu. Mustafa, bunu hemen fark etti. “Betül, bak şimdi, kafanı dağıtmak için dünyanın en şahane fikrini buldum. Hadi gidip flamenco yapalım. Baksana, ben yolda gelirken videolar izledim, İspanyol dansçıları gibi parmak şıklatıyorum.” dedi, elini havaya kaldırarak rastgele birkaç parmak şıklatışı yaptı ama parmakları havada dans edemeden birbirine yapışıyordu.
“Mustafa, flamenco yapmak istemiyorum…” dedi Betül.
“Ama neden? Hayat kısa, flamenco uzun! Olmadı, gidip burada boğa güreşi mi yapsak? Söz, o matador kostümünü giymem, kimseyi utandırmam!” Mustafa, saçlarını yana doğru tarayıp hayali bir matador pozu aldı.
Betül kahkahayı patlattı. “Boğa güreşi mi?! Sana güvenmiyorum, sen gitmeye kalkarsın, boğa da seni görür kaçar!”
“O kaçar, ben kovalarım! İspanya’ya kadar gelmişim, ne boğalar gördüm, ne de flamenko, vallahi saygım kalmadı şu güzelim ülkeye. Biraz hareketlensinler!” Mustafa her zamanki enerjisiyle odayı doldurmuştu.
Betül istemsizce gülmeye devam ediyordu. Mustafa, ona bakıp göz kırptı. “Bak şimdi sana ne yapacağım!” dedi ve devasa paketini açtı. İçinden bir koca peluş oyuncak çıktı. Tam ortasında, 'Betül'ün Umut Kaynağı' yazılıydı.
“O da ne Mustafa?” dedi Betül, şaşkın ve hafifçe gülerek.
“Bu, senin için Betül. Bu peluş sana moral, umut ve kahkaha getirecek. Ne zaman canın sıkkın olsa, ona sarılacaksın ve dünyadaki bütün dertlerin uçuverecek. Yani, en azından deneyeceğiz!” Mustafa, peluş oyuncağı ona uzatırken yüzünde ciddi bir ifade vardı, ama tabii ki ciddiyeti uzun sürmedi.
“Betül, bilirsin, dertler senin yanına yanaşamaz çünkü ben hep buradayım. Tamam, bazen biraz fazla konuşuyor olabilirim, ama dostluk bedava değil, komiklik dahil! Şimdi, hadi şu meyve sularından açalım ve flamenko izlemeye gidelim. Biraz daha moral depolamaya ihtiyacımız var.”
Betül, Mustafa’nın çılgın fikirlerine alışmıştı ama bu sefer gerçekten daha iyi hissediyordu. “Tamam Mustafa, belki de bir tur flamenko izlemek iyi gelir,” dedi, gülümseyerek.
“İşte budur!” Mustafa, zafer kazanmış gibi kollarını havaya kaldırdı. “Bu gece İspanya bizim!”
---
Taslakta olan bir bölümdü kısa ama atayım dedim
Oylar ve yorum yapar mısınız yorum yapmanız beni çok mutlu ediyor da
![](https://img.wattpad.com/cover/378346378-288-k382007.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Ofsaytı
Fiksi Penggemar"Aşkın Ofsaytı," futbol sahalarında geçen gençlik yıllarında birbirlerine delicesine âşık olan Semih ve Betül'ün hikayesidir. Tutkuyla başlayan aşkları, Betül'ün hayal kırıklığı ve Semih'in kariyer baskısı altında dağıldı. Yıllar süren ayrılıktan so...